İnsan birine güvenmek istiyor, inanmak istiyor, sevmek istiyor.
Sevildiğini bilmek istiyor.
İnandıklarımız inancımızı kırıyor, sevdiklerimiz terk ediyor.
Oysa sadece,
Belkide sadece bir kişi bize değer versin istiyoruz.
Yaşamak için buna ihtiyacımız var.
Çünkü ilgisizlik, sevilmemek veya değer verilmemek öldürücü olabiliyor.
-Diziden alıntı-
Camı ancak elmas keser, elması kesen de yine elmastır biliyorsun. Taş ise camı kesmiyor, kırıyor. Cam kırıkları ellerinde, ortalığı temizlemek de sana kalıyor, öyle yorgunsun.
Yabancı Yayınları'nın son çıkan kitaplarından Lanetli, kapağıyla dikkatimi çeken kitaplardandı. Bilimkurgu havası var değil mi? Değilmiş :D
Fantastik bir hikaye var elimizde arkadaşlar. Doğaüstü olaylar, varlıklar, aslında özlediğim bir gece yaratığı olan vampirler var hikayede. Sadece bununla kalmıyor tabii ama diğer kısımlar sürpriz olsun
Polisiye roman kraliçesinden son derece güzel bir roman daha. Fare Kapanı'ndan sonra yazdığı oyun tutmayınca bunu yazan yazar, tekrar tekrar gişe rekorları kırıyor. Michael adında bir adam siste arabasını çalıştıramadığı için bir eve yardım istemeye gider ve tekerlekli sandalyede ölü birini bulur. Bir kadının da elinde tabanca vardır. Kadın Laura Warwick'tir ve kocasını öldürdüğünü iddia etmektedir. Michael buna inanmaz ve işi örtbas etmek için çalışmalar yapmaya başlar. Evde yaşayan herkesin bu Richard'ı öldürmek için bir sebebi vardır ama katil hiç beklenmedik bir isimdir. Tek kelime ile mükemmel bir roman.
"benim en büyük masrafım sigara değil. benim en büyük masrafım kibrit" demişti çekine çekine.
onarılacak pabuçlar dışında her şeyden çekinir, her şeyden.. sönmüş sigarasından bile. alıp yeniden yakarken sigara tarafından azarlanacağını sanır;: söndürüp söndürüp yakma!
yaktın bir kez iç bitir!..
öyle, neredeyse özür dileyerek yeniden bir tutuşu vardır sigarayı parmaklarında. tutuştu, kararıp kalmadı, diye de neredeyse içten bir teşekkür yerine gülümseyişi sigara ucuna..
yıpranmış pabuçları eline alışı sonra, üfleye üfleye bir tozunu silişi.. daracık kapıdan içeri kim başını uzatsa, hayır, işini bırakmaz bırakmasına da, öyle bir "buyruuun, hoş geldiniz" der ki, hani o kimsenin tezgahına oturmuş da zorla, kolundan tutup atmasınlar diye boyun kırıyor.
"şu topuğu yapar mısın mahmut usta?"
"yaparız. teşekkür ederim."
"şuna bir pençe. mahmut usta."
"perşembeye hazır. teşekkür derim."
Bu kitap benim ''Gİbi''lerime yer verdi. Aldatmanın göz kamaştırıcı,parıltılı olduğunu yeni seçeneklerim benim yaratabilirdi,okudum.Ah..gözlerim yuvalarından çıkacak gerçekleri dökülmek için dudaklarımın kapılarını kırıyor resmen!
Şuan yapabileceklerimin sınırı yok dediğimde neden başta bunun farkına varamadığıma karar verdim.Eğer içinizden bir ses bu kitabı okuyun diyorsa okuyun ama demiyorsa tavsiye etmem.
On dört yaşındayken bile, hesap yapması gerektiğinde parmaklarından yardım alıyordu ve bir kitap ya da gazete okumak, yetişme çağındaki bu çocuk için
daha da çok çaba gerektiriyordu. Bu konuda Mirko’nun isteksiz ya da dik kafalı olduğu kesinlikle söylenemezdi. Ondan rica edilenleri karşı çıkmadan yapıyordu, su getiriyor, odun kırıyor, tarlada çalışıyor, mutfağı temizliyor ve insanları çileden çıkaran bir yavaşlıkla da olsa, verilen her görevi yerine getiriyordu, güvenilir bir çocuktu. Ama bu tuhaf oğlanda iyi yürekli papazın canını en çok sıkan şey, ilgisizliğiydi.
Küçüklüğümden beri bildiğim bir şey var: Hayat hepimizi, her birimizi kırıyor. Hiçbirimiz hasardan kaçamıyoruz.
Ama şu anda öğrendiğim bir şey daha var: İyileşebiliriz. Birbirimizi iyileştirebiliriz.
BAYRAMLAR BAYRAM OLA -4
Yağma var yukarı katta
Benim canım çıkar altta
Çabalarım, akar terim
Allah kerim.
Zulüm köklendi, dallandı
İşkenceler “yasal”landı
Küfür içer, zılgıt yerim
Allah kerim.
Yokluk kırıyor dizimi
Zamlar güldürür yüzümü(!)
Sıkıntıdan kalkmaz serim
Allah kerim.
Bayram gelmiş.. gelir belki
Ben tebrik-mebrik bilmem ki
“Bayram bayram ola” derim
Allah kerim.