Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
ruhumu bu şiire bıraktım ben
Boşuna kolluyorsun rüzgârdaki sesleri. Yok tatlı bir serenat geldiği kulağına. Camların arkasında sabırsız bekliyorsun. Ne derin acıdır o kopup gelen bağrından, artık tükenmiş, yorgun göğsünün üzerinde yeni sevmiş bir kızın aşkına rastladıkça. Tenin mezara gidecek telaş, çarpıntı bilmeden. Üstünde kara toprağın fışkıracak yeni bir tan. Gözlerinden çıkacak kırmızı karanfiller ve göğüslerinden güller, kar gibi beyaz. Yıldızlara gidecek büyük acın, bir başka yıldız olup, hepsini üzmeye, karartmaya.
Sayfa 73 - Varlık Yayınları
272 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
şimdi bir rüzgardı o / kırlarda açan....!!!
Türkiye devrimci hareketinin önder kadrolarından İbrahim Kaypakkaya 18 Mayıs 1972 tarihinde Diyarbakır’da işkenceyle katledildi. “Ser verip sır vermeyen” Kaypakkaya’nın bilinmeyen yazılarını “Fırtınalı Yıllarda İbrahim Kaypakkaya” adıyla yazar Emrah Cilasun kitaplaştırmıştır.... Kaypakkaya’nın, Türkiye’de köyden kente göçün en yoğun olduğu 70’li
Fırtınalı Yıllarda İbrahim Kaypakkaya
Fırtınalı Yıllarda İbrahim KaypakkayaEmrah Cilasun · Tekin Yayınevi · 201611 okunma
Reklam
Yalan değilmiş eskiden her şeyin daha güzel olduğu; bir nostalji sayıklaması değilmiş. İşte gözlerimle görüyordum. Sokaklar eğri büğrü olsa da kagir evlerin hepsi bahçe içinde tek ya da iki katlı, kiremit damlı. Bütün şehir gibi burada da yüksek duvarların arkasından sokağa sarkmış portakal ve turunç ağaçları, nar dalları var, aralık kalmış kapılardan çekincesiz göz attığımda taşlığın iki yanına sıralanmış gülhatmiler, sarmaşık gülleri, büyük ve keskin kokulu karanfiller, duvar diplerinde mor, kırmızı, pembe, beyaz sardunyalar. Hepsinin güzelliğine işte ben tanığım.
Sayfa 37
Bir çiçek sergicisi
Bin dokuz yüz on iki miydi, bin dokuz yüz elli iki miydi Güneşli bir öğle miydi, çiçekler gölgesiz miydi Ellerim kirli miydi Neydi Çiçeklere su mu serpiyordum, bir karanfil çok mu uzaklardan gelmişti Bilmem ki Benim bütün yaşamımda hep karanfiller olmuştur Her zaman hatırlarım Sanki bir karanfilden sürekli doğmuşumdur Bin dokuz yüz on iki doğumlu
Ey sen aklını devrimden kaçıran ! Çocuklar yok mu dünyada, Yok mu Denizler.. (Gülten Akın- Kırmızı Karanfiller ).
“Peki, sizce yalnız olmanın tanımı nedir?” diye soracaksınız. Çevrenizde başka hiç kimse olmadan, kendinizle baş başa kalmak derim. Ah evet, sizi temin ederim ki bu, yalnız olmanın güzel bir yoludur. Hafızanızda ufacık bir pencere açılır ve oradan içeriye, bir tarafta karanfiller, diğer tarafta yaseminlerle dolu vazoların ortasında oturmuş kırmızı bir yün atkı örmekle meşgul olan Sinyora Tıtti gülümseyerek bakar...
Reklam
Ellerine baktım. Boğumlarına kan oturmuş, tahriş olmuş, kızarmıştı. O güzel ellerine kan, sigara veya yaralar değil, kırmızı karanfiller yakışıyordu.
Sayfa 83 - Arya AteşKitabı okudu
Yetmedi.
Göstericilerin yollarda dağıttıkları, polise sundukları karanfiller kıpkırmızı: barışın, devrimin, direnişin rengi kırmızı. Genç bir kız, yüzünü kaskının ardına saklamış polise bir çiçek uzatıyor; erkek başını öne eğiyor. Çiçek yaprakları şiddeti alt etmeye yetecek mi?
1974’teki Portekiz devrimi, her ne kadar bir askeri darbe olsa da, silahlar patlamadığı ve sokaklarda insanlar askerlere barış eli uzatıp üniformalarına ve namlularının ucuna kırmızı karanfiller kondurdukları için Karanfil Devrimi olarak anılır.
Durdur İçimdeki Deli Tayları
Düş gördüm; olmayacak düşler.Bir çift melek kanadıydı tutunduğum.Şimdi melekler yüzünü çeviriyor rüyalarımda bana. İçimde deli taylar var.Hep aşk için koşan.Hep koştular,hep yenildiler.Şimdi bir kez daha koşmak istiyorlar gecenin içinde.Ve ben bile bile bu koşunun sonunu durun diyemiyorum onlara. Hırçın ve deli taylar...Onlar ki yağmur altında koşmayı çok severler.Yaraları tuz kokar şehrin sokaklarında her koştuklarında. Düş gördüm...Olmayacak düşler. Gece yarıları kırmızı karanfiller bıraktım kapına sen görmedin.Oysa bu tayları yalnız sen durdururdun. Bu kentteki en büyük yangınsan alevlerin yüzümde dolaşır her gece bunu bil. Ve ben her beyaz eklendiğinde saçlarıma sana adıyorum geçen zamanı.Uykusuzluğun kaçıncı halkasındayım bilemezsin.Kaç sigara dumanından adını yazacağım... Fırtınanın içinde, yağmur altında deli taylar koşuyor yüreğimde. Durdurursan sen durdurursun. Öldürürsen yine sen... _Murat KALAÇ_
Reklam
Benim değil o eski ateş semazenleri Şimdi viraneleri ağlatıyor tenleri Dalgın ırmaklarını kuruttum acıların Rengi değişti sevda ikliminin, suların Geçmişini arayan o divane köprüler Akşamın kollarında yıkıldı birer birer Yağmuru anlamayan bulutlar benim değil Günbatımına mahkûm umutlar benim değilÂşikâr olmuş meğer tende can, canda cânan Bende
Boşuna kolluyorsun rüzgârdaki sesleri. Yok tatlı bir serenat geldiği kulağına. Camların arkasında sabırsız bekliyorsun. Ne derin acıdır o kopup gelen bağrından, artık tükenmiş, yorgun göğsünün üzerinde yeni sevmiş bir kızın aşkına rasladıkça. Tenin mezara gidecek telaş, çarpıntı bilmeden. Üstünde kara toprağın fışkıracak yeni bir tan. Gözlerinden çıkacak kırmızı karanfiller ve göğüslerinden güller, kar gibi beyaz. Yıldızlara gidecek büyük acın, bir başka yıldız olup, hepsini üzmeye, karartmaya.
152 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.