Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Gustave Flaubert
Ben Modern değil Eski Zamanlar'a ait bir adamım, Fransızdan çok Çinliyim; ayrıca ülke düşüncesi, yani haritada kırmızı veya mavi çizgilerle çevrelenmiş bir toprak parçasında yaşayıp yeşil ve siyahla gösterilen diğer toprak parçalarından nefret etme zorunluluğu bana oldum olası dar görüşlü, at gözlüklü ve gerizekâlı bir aklın ürünü gibi görünmüştür. Ben yaşayan her şeyin ruh kardeşiyim; insanın olduğu kadar zürafanın da, timsahın da..
Sayfa 108Kitabı okudu
CELAL ŞENGÖR DEN ÇOCUKLARI BİLGİLENDİRECEK VE MESLEK SEÇİMİNDE YÖNLENDİRECEK KİTAP ÖNERİLERİ Jules Verne - Arzın Merkezine Seyahat Jules Verne - Denizler Altında Yirmi Bin Fersah Jules Verne - Esrarengiz Ada
Reklam
CELÂL ŞENGÖR'DEN ÇOCUKLARI BİLGİLENDİRECEK VE MESLEK SEÇİMİNDE YÖNLENDİRECEK KİTAP ÖNERİLERİ • Jules Verne - Arzın Merkezine Seyahat • Jules Verne - Denizler Altında Yirmi Bin Fersah • Jules Verne - Esrarengiz Ada • Jules Verne - Kaptan Grant'ın Çocukları • Jules Verne - Balonla Beş Hafta • Grimm Kardeşler - Hansel ile Gratel • Grimm Kardeşler - Kırmızı Başlıklı Kız • Grimm Kardeşler - Rapunzel • Grimm Kardeşler - Kurt ile Yedi Keçi Yavrusu • Grimm Kardeşler - Bremen Mızıkacıları • Thor Heyerdahl - Kon-Tiki • Carl Ewald - Tabiat Ana Anlatıyor • Rene Goscinny - Red Kit • René Goscinny - Asteriks • Hergé - Ten Ten • Essegesse Yayınları - Tommiks
Eski İstanbul'da mimarînin saltanatına rekabet eden başka güzellik varsa, o da ağaçlardı. Fakat buna rekabet denebilir mi? Doğrusu istenirse, ağaç, mimarimizin ve bütün hayatımızın en lutufkâr yardımcısıdır. Beyaz mermerle, yontulmuş taşla uyuştuğu kadar, harap çatı ile, süsleri bakımsızlıktan kaybolmuş, yalağı kırılmış çeşme ile de uyuşmasını bilir. O güneşin adına söylenmiş bir kasideye benzer. İstanbul'a gelen seyyahların hepsi ağaçlarımızın güzelliğinden bahseder. Lamartine'in Théophile Gautier'nin İstanbul'u, Lady Craven'in İstanbulları ağaçla, yeşillikle doludur. Şark'ta Seyahat'i okurken insana çok defa Lamartine'in bir bahçeden bahsettiği duygusu gelir. Eski gravürlerde, estamplarda görüldüğü gibi bazen bütün bir mahalle tek bir ağacı açmak, yahut bir korunun yeşili arasında kırmızı çatının hendesî şeklin farkını koymak için yapılmış zannını verirdi.
Sayfa 153
Arzın Merkezine Seyahat
"Kişiliğimizin gücü yalnızca özgürlüğümüzden değil, tarihten ve hatıralardan da gelir. Bu kuyu gerçek bir tarih, gerçek bir hatıradır benim için."
Sabah ve akşam arasındaki gün gibi, yaşantım seyahat tutkumla ev özlemi arasında kalıyor. Belki bir gün yolculuk için yeterli uzaklığa varacağım ve uzaklıklar ruhumun bir parçası olacak, böylece onların şekillerini içimde taşıyacağım, onları harfi harfine gerçekleştirmem gerekmeyecek. Belki bu içimdeki gizemli evi bulacağım ve bundan böyle bahçeler ve küçük kırmızı evlerle flört etmeme gerek kalmayacak. İşte bu, kendimle evde olmak.
Reklam
"büyük" düş
“Yıllar sonra Mircea Eliade'ye şöyle diyecekti: ‘Bir psikiyatr olarak endişeleniyordum. O günlerin diliyle "şizofreni yapmak" üzere olabileceğimi düşünüyordum... Aberdeen'deki kong­rede sunmak üzere şizofreni üzerine bir konuşma hazırlıyordum ve sürekli "Kendimi anlatıyor olacağım! Bu konuşmayı yaptıktan son­ ra delireceğim," diye düşünüyordum. Kongre Temmuz 1914'te ya­pılacaktı, yani tam da Güney denizlerinde seyahat ettiğim üç düşü gördüğüm dönemde. 3 1 Temmuz'da, konuşmamdan hemen sonra gazetelerde savaş çıktığını okudum. En sonunda anlamıştım. Ertesi gün Hollanda'da karaya çıktığımda kimse benden daha mutlu değil­di. Artık benim için bir şizofreni tehlikesi olmadığından emindim. Düşlerimin ve görümlerimin kolektif bilinçaltının temelinden geldi­ğini anlamıştım. Artık yapmam gereken şey bu keşfi derinleştirmek ve doğrulamaktı. işte kırk yıldır yapmaya çalıştığım şey de budur.’ Bu noktada Jung, fantezisinin kendisine değil, Avrupa'ya olacakları anlattığını düşünmüştü. Diğer bir deyişle, bu kolektif bir olayla ilgili bir önseziydi ve o bunu "büyük" düş olarak anlatacaktı.”
Hindistan
Banyanlar sabahleyin evlerinden çıktıklarında yol üzerinde bir ineğin sidiğiyle yüzlerini yıkamadıkça mağaza veya dükkânlarını açıp da sanat ve ticaretlerine başlamazlar. Bu nedenle her sabah Banyan mahallelerinin sokaklarında boynuzları kırmızı renge boyalı inekler gezdirirler ve bu ineklerin etrafında işemelerini bekleyen birçok adam dolaşır.
Sayfa 122Kitabı okudu
Yerli halk aşırı derecede boş inançlara bağlanmıştı: Yalnızca şöhret sahibi olmuş bazı azizlerin elbise ve vücut parçalarının hayırlı kudreti olduğuna değil, dua yazılı kağıtların da tabiatüstü kudrete sahip olduğuna inanıyorlardı. Bunlara sahip olmak için, bir akça karşılığında beyaz bir kağıda siyah ve kırmızı mürekkeple yazılar yazan bir mollaya başvururlar; böylece bir yolculuğun iyi geçmesini, mutlu bir doğum olmasını veya şiddetle arzulanan bir kızın inadının kırılmasını garanti altına almış olurlar. Kırmızı renk iyi bir kehanet demek olduğundan, tılsımlı kağıdın belirli yerlerinin itina ile kırmızı mürekkeple çizilmesi şarttır; bu şartlar altında ona sahip olan kişiye daha fazla talih getirir. Tılsım genellikle omuz üzerinde, köprücük kemiğinin hizasında khlatın dışından görünebilecek üçgen bir cep içine dikilir. Boyna asılan özel bir torba içine konan şekli de mevcuttur; Katolikler de haçlarını aynı şekilde asarlar. Müslümanlar tılsımlarını, ilaç işleri ile de uğraşan Yahudilerden satın alabilirler.
Sayfa 59 - Bilge Kültür Sanat, Birinci Basım Şubat 2015 [ISBN: 978-605-4921-58-4]Kitabı okudu
_Buda: ( Gerçeğin dikenli yollarında sevinçle yürümek isteyenlere ) _Sizden inanmanız beklenen şeyleri sorgulayın. Aklınla uzlaşmıyorsa hiçbir şeye inanma; onu ben demiş olsam bile. Bir şeye sırf kulaktan duydunuz diye körü körüne inanmayın, birkaç kuşaktan beri itibar görüyorlar diye, geleneklerin de doğru olduğuna inanmayın. Sırf hocalarınızın
Reklam
" Pek çok kitap okudum o yaz; çocuk romanları, Jules Verne'den Arzm Merkezine Seyahat, Edgar Allan Poe'dan seçme hikâyeler, şiir kitapları, Osmanlı cengâverlerinin maceralarını anlatan tarihi romanlar ve bir de rüyalar üzerine bir derleme. Bu derlemedeki bir yazı bütün hayatımı değiştirecekti."
"Biz... Biz kıyıda köşede kalmış insanlar, böyle iyiyiz. Filmleri ve kitapları İnsan Hakları Ruhsal Seyahat Özgürlüğü Beyannamemiz olarak kabul ediyoruz. Çünkü kendimizi dış dünyadan soyutlamanın daha zahmetsiz bir yolunu henüz icat edemedik. Ya daha çok film izleyip kitap okuyacağız ya da..."
Dörtnala, fasılasız koşturup durduğum ve alabildiğine yorulduğum nahoş bir yılın sonunda, tenha bir ormanda zamanın dinginlerine asılıp yavaşladım, yaşlı bir ağacın gölgesinde konakladım. Orman, fısıldaşan yapraklardan dev bir koroyla uğultulu şarkılar söyledi kulağıma, burnuma kekik kokuları taşıdı. Kâh kan kırmızı dağ çileklerinden tadarak kâh fırtınada devrilmiş ağaç gövdeleri arasına dalarak dostlarla kolkola yürüdük uçsuz bucaksız bir çam ormanının çamurlu patikalarında.... Sağanak yağmur altında tepelere tırmanan rampalar arşınladık, zirveyi sucuk ekmekle kutladık. Yolumuza çıkan köy kahvelerinde adaçayı içip evlatlarınca ölüme terk edilmiş yapayalnız ihtiyarlarla söyleştik; tütün, torunlar ve dünyanın halleri üzerine... Dostlarla tavla oynadık, mars ettikçe neşeyle dalga geçerek... Bir kamyonet sırtında seyahat ettik, saçlarımızı yele vererek... Peşimizde tüyleri safrana çalan, çakı gibi bir köpek vardı. Yanımızda güzel gözlü, eksik dişli çocuklar... Güler yüzlü, temiz kalpli, riyasız arkadaşlar... Gece, dingin ve mutedildi. Ellerimizde tutuşmuş çıralar taşıyarak ormanın derinliklerine daldık, neşeli bir ateşböceği ordusu gibi... Biz, eski şarkılar söyledik, yeni senenin heyecanıyla.... Alevin sıcağı, şarabınkine karıştı; yıl boyu somurtup duran hayat, o gece bizimle barıştı.
Ertesi sabah, yani Epiphanius'un sekizinci gününün başlangıcında bütün Nasturi papazlar manastırda toplandılar, dua tahtasına vurdular ve sabah ilahileri okudular. Cübbelerini çıkarıp, buhurdanlıkları hazırladılar. Kilisenin önündeki alanda bekledikleri sırada, Kokotay Hatun adındaki ilk hatun, çok sayıdaki diğer kadınlarla ve ilk oğlu Baltu
95 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.