Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Bugün mavi giyesim var Gökyüzüne yakışan tonunda Bazı günler sarıya çalıyor Yanık tenimin fosforunda Zekanın rengi sarı Mutluluk pembeyle pamuk helvaya karışıyor Canım siyah son kurtarıcım
Siyah ve kırmızı Sana aşık olmak Hayatımda umduğun narin ufkulara bağlanmak gibi Tenin tenime değdiği zaman gül parfümü kokardı Üstüme sinerdi üstüm sen kokardı Sana karşı her bağrışım senden her ayrılışım Diken batarcasına yüreğimde kan akıtırdı Seni sevmek âdeta bir gülü sevmek gibidir Seni düşlediğim her an Seninle birbirimize kurduğumuz her vakit Sadece bir nefes mesafesiyle kalan dudaklarımız Hazlığımızı arttırdığı her saniye içim tutku dolardı Gözlerimiz karşı karşıya geldiğinde kurulan temas Âdeta bir yağmur damlasının yer yüzündeki su birikintisine düşmesi kadar huzurlu... Ayrı kaldığımız her gün üzerime çöken kara bulutlar İçim sıkıntı dolardı,çaresiz kalırdım Alışılmışım sendin Şimdi ise sana ait geride kalan siyah mücevher yüzük ve eski bir siyah beyaz fotoğrafın Kullaklarm da çınlıyan kahkahaları.. Hasretimin altında bırakıyor
Reklam
Açıldıkça değişen renk tonları ile taze güllerin bebek yüzlü hali bu kadar mı güzel olur 😇 Ah Mona Roza Siyah güller,ak güller Kırmızı,pembe güller Gül gibi ömrümüz olması dileğiyle 😊
Şu anda kavanozu sallayanlar kimler acaba hiç düşündünüz mü..?? ''Bir kavanoza 100 tane kırmızı karınca 100 tane siyah karınca konduğunda hiç bir şey olmaz. Ancak kavanozu hızla salladığınızda siyah ve kırmızı karıncalar birbirlerine saldırıp öldürmeye başlarlar. Çünkü kırmızı karıncalar siyahları, siyahlar da kırmızıları düşman olarak algılarlar. Oysaki gerçek düşman kavanozu sallayandır.'' KURT WONNEGUT
Bir kavanoza 100 tane kırmızı karınca ,100 tane siyah karınca 🐜 konduğunda hiç bir şey olmaz. fakat kavanozu hızla salladığınız da siyah ve kırmızı karıncalar birbirini öldürmeye başlar.çünkü kırmızı karıncalar siyahları , siyahlar da kırmızı karıncaları düşman olarak algılar. Oysaki gerçek düşman kavanozu sallayandır .insanoğlu da birbirine saldırma konusunda böyledir. her şeyden evvel kavanozu kimin karıştırdığını düşünseler keşke..
"İnci Küpeli Kızın" Gizemi ve Vermeer'i Anlamak…
"Kuzeyin Mona Lisa'sı" lakaplı İnci Küpeli Kız muhtemelen Johannes Vermeer'in en ünlü eseridir.. Tablo, tarih boyunca pek çok insanı büyüledi ve şu anda bulunduğu Hollanda'nın Lahey kentindeki sanat müzesi Mauritshuis'e benzeri görülmemiş kalabalıklar çekiyor. Eser, kızın farklı duruşu, esrarengiz bakışı, renkleri
Reklam
Veda Hutbesi Kardeşlerim özümüze dönme vakti gelmedi mi?
Veda Hutbesi✅ Peygamber efendimizin Vedâ Haccında Arafat'ta, Mina'da ve bir gün sonra yine Mina'da olmak üzere arife günü ile, bayramın 1 ve 2. Günlerinde parça parça irad edilmiştir.124.000'den fazla Müslümana yaptıkları vaaz ve nasihatler. Peygamberimizin Allahü teâlâ tarafından insanlara, doğru yolu göstermek için
İnsan
İnsan… İnsan nedir sorarım size? İnsanı insan yapan şey nedir? Vicdan yoksa insan olur mu? Kalp körse, gözler görse ne olur. Dil yanlışa dönüyorsa, doğru sözün ne değeri kalır. Hırs bürümüş tüm nefisleri. Kalpler katı, bedenler buz, sözler anlamsız. Dertle dertlenmeyi unutmuş zihinler. İnsan-ı Kâmil şûrunu kaybetmiş bir beden. Ruh, çığlık
Dış Çakra Dharana Tekniği 1. Mumla aydınlatılan bir odada meditasyon halinde veya bir sandalyede oturun. 2. Diyagramın aydınlatılması için Muladhara çakranın sarı kare Tattwa'sını önünüze mum bir tarafta olacak şekilde yerleştirin. 3. Yavaşça, yumuşak bir şekilde sarı kareyi düşünün ve duyulabilir bir şekilde tonlayın (udgita) Bija mantrası
Ne ölüm, ne de hayat! Hiçbiri kovalamıyor beni rüyalarımda. Hiçbirinin eli bana değmiyor. Çünkü ellerim ceplerimde hiç olmadıkları kadar. Varlığıma nedensizlikten delirdim ben. Hiçbir nedeni kendime yakıştıramadığımdan. Hepsini giydim. Hiçbiri olmadı. Hepsi dar geldi. İnansaydım herhangi birine, uğruna gerekirse dünyayı kan gölüne çevirirdim. Okyanuslar kırmızı olurdu. Pıhtılaşmış kanlardan siyah dağlar yükselirdi. Ama inanamadım. Bir türlü inanamadım... Bütün hayat bir illüzyon. Benim gibi. Kayra gibi… Hakan Günday Kinyas Ve Kayra
Reklam
Tenekelerden İnciler
En büyük sevinçlerimizden biriydi, etrafı paslanmış; içinde az miktarda salça kalmış siyah, kırmızı renklerdeki salça tenekelerinde soğan yetiştirmek. Tenekenin altını çiviyle delerken öğrendik, dibe düşenin havaya ne çok ihtiyaç duyduğunu. Çok su verirsek büyür sandığımız soğanımız fazla sudan küflenip çürüyünce anladık; seviyenin, ölçünün önemini ve o çürüyünce kaldı ilk heves kursağımızda. Anne şefkatli hayaller kurmuştuk yeşerecek soğana fakat öften püften hayallerdi bunlar teknoloji ve tasarım dersi için. Uzaya danayanmış merdiven, geçmişi unutturan makine ve geleceği gösteren küre düşlemek varken. Oysa biz sabrın zorluğunu, beklemenin sıkıntısını ektiğimiz soğanı beklerken çekmiştik. Hangi makine bunları öğretebilirdi? Aramızda başarıyı da tadanlar da oldu elbet Şanslı olup soğanı yeşertmeyi başarınca. Soğanı yeşermiş sonunda! Uzayı, geleceği, küreyi kim, ne yapsın?  Herkes soğan ekmezdi tabi farklı zevkleri olanlar da vardı aramızda. Kimisi fasulye ekerdi mesela kisimi buğday... Çiçek ekenimiz pek olmuyordu daha o yaşta öğretmişlerdi çünkü ekmek davasının keyif davasından daha mühim olduğunu. Öğrettiler de ne oldu? Şimdi "Dante gibi ortasındayım ömrün" ve tek derdim salça tenekesinde ektiğim soğanımın yeşermesi. Yoksa bir heves daha kalır, bir heveslik yeri kalan kursağımda.
Gülnare
Ben, karanlık bir rüya kurbanıyım, avare Sen, kırgın bir ülkenin süreyyası: Gülnare Honçalı novruz gelir; bir de siyah ve sarı Dalgalanır göklerde bir kuşun kanatları Her nağme, dudağında kurumuş bir karanfil Sana tutkun atlılar şimdi yorgun ve sefil Göğsünde, kıskandığım bir rüyadır kırmızı Nerdesin, ey masallar ülkesinin son kızı "Nurullah Genç"
M.T
İki renge sıkışmış bir hayat;…KIRMIZI ve SİYAH…
Bir Bayram Günü
Günün henüz ağarmaya başladığı saatlerde çayır çimen kırağıya yenik düşerdi. Güne normalden biraz daha erken başlayan köylü kadınlar telaşla ahırlara giderken, içeriden sabırsız inek sesleri gelirdi. Belki yavrusuna kavuşma heyecanı, belki özgürlüğe kavuşma ümidiydi o sesleniş. Kıyafetlerini dâhi bazen eşlerinin, bazen evi çekip çeviren
Didem Madak 54 yaşında
İç ses, diye söylendim Çocukken şöyle dua ederdim Tanrı’ya: Tanrım bana hiç erimeyen, Kırmızı bir bonbon şekeri yolla. Eski tül perdelerden gelinlik biçerdik Kardeşimle kendimize durmadan, Olmayan çayları, Olmayan fincanlardan içerdik. Olmayan kapıları açardık, Olmayan ziller çaldığında. Siyah papyonlu olurdu mutlaka Resim defterimizdeki damat. Yedi günde yarattığımız dünya Mutlu olurduk pastel koksa. Ve şimdi şöyle dua ediyorum Tanrı’ya: Olanlar oldu tanrım Bütün bu olanların ağırlığından beni kolla!
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.