Kör Saatçi adlı kitabımda ve başka yerlerde yarasaların kulaklarıyla renkleri görebilecekleri spekülasyonunu yapmıştım. Yarasanın ihtiyaç duyduğu dünya modeli böcekleri yakalamak için üç boyutlu dünyada dolaşmak için olmalıdır. Kesinlikle büyük oranda benzeyen görevleri gerçekleştirmek için bir kırlangıcın ihtiyaç duyduğu modele benzer olmalıdır.
Fakat bir gün onu Neuchâtel'e götürüp konser dinletme şansına sahip oldum. Senfonideki her enstrümanın oynadı- ğı rol sayesinde renk konusuna tekrar değinebildim. Bakır, yaylı, üflemeli çalgıların çıkardığı seslerin çeşitliliğine, her birinin kendine göre farklı yoğunluklarda en kalınından en tizine kadar tüm ses perdelerini çıkarabildiğine dikkatini çektim. Doğadaki renkleri de aynı şekilde tasavvur etmeye davet ettim. Kırmızı ve turuncu tonları boru ve trombonların, sarı ve yeşil tonları kemanların, çelloların ve basların, mor ve mavi tonları flütlerin, klarnetlerin ve obuaların çıkardığı türlü sesleri anımsatıyordu. O andan itibaren şüphelerini derin bir haz aldı.
Sayfa 33
Reklam
DÜLGER BALIĞININ ÖLÜMÜ Hepsinin gözleri güzeldir. Hepsinin canlıyken pulları kadın elbiselerine, kadın kulaklarına, kadın göğüslerine takılmağa değer. Nedir o elmaslar, yakutlar, akikler, zümrütler, şunlar bunlar?.. Mümkün olsaydı da balolara canlı balık sırtlarının yanar döner renkleriyle gidebilselerdi bayanlar; balıkçılar milyon, balıklar
ÖYLE BİR HİKÂYE Sinemadan çıktığım zaman yağmur yine başlamıştı. Ne yapacağım? Küfrettim. Ana avrat küfrettim. Canım bir yürümek istiyordu ki... Şoförün biri: – Atikali, Atikali! diye bağırdı. Gider miyim Atikali'ye gecenin bu saatinde, giderim. Atladım şoförün yanına. Dere tepe düz gittik. Otomobilin buğulu, damlalı camlarında kırmızı,
ÇATIŞMA Çürümeden çok önce, galiba kokuşmadan da evvel, ölümle dirim arasında geçen kavganın sonundaki boşlukta; birtakım ecza şişelerinin küçüklü büyüklü, sıra sıra dizildikleri, ağızlarını açıp bekleştikleri zamanı; ötekisi ile; sıcacık bir oda ve bir sepet içinde kokmaya, bir kurt yüzünden bozulmaya, delirmeye, canlanmaya hazırlandıkları zaman
"İnci Küpeli Kızın" Gizemi ve Vermeer'i Anlamak…
"Kuzeyin Mona Lisa'sı" lakaplı İnci Küpeli Kız muhtemelen Johannes Vermeer'in en ünlü eseridir.. Tablo, tarih boyunca pek çok insanı büyüledi ve şu anda bulunduğu Hollanda'nın Lahey kentindeki sanat müzesi Mauritshuis'e benzeri görülmemiş kalabalıklar çekiyor. Eser, kızın farklı duruşu, esrarengiz bakışı, renkleri
Reklam
Betimleme ve küçük ayrıntıların ustası
Ekinler başak vermişti. Memed sabah erkenden bir limonu, dalından koparmaya kıyamadan, dala ellerini uzatıp ovaladı, avuçlarını kokladı. Bahçeler, tepesinin üstünde asılı duran Gavur dağları, uzaktaki ekin tarlaları buğulanıyor, sabahın ışığı çökmüş dünya, karşıdaki denize doğru gittikçe aydınlanıyordu. Sırtlarına gün vurmuş, esen yelin kabarttığı
Yapı Kredi Yayınları
Bazen ah diyorum durmadan, şimdi ben ahlatın başında, otuz iki yaşımda. Ahlar ağacı gibi. Rengarenk çaputlar bağladım yıllarca dallarıma, Mavi, mor, kırmızı ve yeşil, İstedim, hep istedim, Sen iste derdim, iste yeter ki Vereyim. Her istediğimi verdim. Arttım, fazlalaştım, Eksikli yaşamaktan. Ahlar ağacıyım, gibisi fazla. Başka bir şey istemem Artık beyazlaşan üç-beş tel saçıma, Hesabımı tam vermekten başka. Vasiyetimdir: Dalgınlığınıza gelmek istiyorum Ve kaybolmak o dalgınlıRta.
Sayfa 21 - Metis YayınlarıKitabı okudu
Geyikli Gece
Halbuki korkulacak hiç bir şey yoktu ortalıkta Her şey naylondandı o kadar Ve ölünce beş on bin birden ölüyorduk güneşe karşı. Ama geyikli geceyi bulmadan önce Hepimiz çocuklar gibi korkuyorduk Geyikli geceyi hep bilmelisiniz Yeşil ve yabani uzak ormanlarda Güneşin asfalt sonlarında batmasıyla ağırdan Hepimizi vakitten kurtaracak Bir yandan
İnsanları hata ve yanlışlarından dolayı eleyip atarsan, etrafında insan kalmaz. Doğru ve güzel olan ise herkesi olduğu gibi kabul etmektir. Bu yeşil, diğeri kırmızı, öbürü mavi, sarı, pembe... Ne güzel değil mi? Etrafın, çiçek bahçesi sanki.
Reklam
BEYAZ LÂLE Hudutta bozulan ordu iki günden beri Serez’den geçiyordu. Hava serin ve güzeldi. Ilık bir sonbahar güneşi, boş, çimensiz tarlaları, üzerinde henüz taze ve korkak izler duran geniş yolları parlatıyordu. Bu gelenler, gidenlere hiç benzemiyorlardı. Bunlar adeta ürkütülmüş bir hayvan sürüsüydü. Hepsinin tıraşları uzamış, yüzleri pis ve
140 syf.
10/10 puan verdi
·
15 günde okudu
@muraterlemez her kitabıyla beni yeniden şaşırtmayı beceren bir kalem.Okuduğum tüm kitaplarından yeni bir şeyler öğrendiğim gibi bu kez de çevreme, hayata hatta kendime kedi gözleriyle bakmayı öğretti bana. #muratterlemez #kişiselgelişim türünde yazdığı bu ismi de oldukça ilgi çeken #tüylüperdeleriinmesinkedigözünün kitabında bizi rengarenk
Tüylü Perdeleri İnmesin Kedi Gözünün
Tüylü Perdeleri İnmesin Kedi GözününMurat Terlemez · Perseus Yayınevi · 202323 okunma
bazen ah diyorum durmadan, şimdi ben ahlatın başında, otuz iki yaşımda. ahlar ağacı gibi. rengarenk çaputlar bağladım yıllarca dallarıma, mavi, mor, kırmızı ve yeşil, istedim, hep istedim, sen iste derdim, iste yeter ki vereyim.
Çağa tanık olma ve çağı tanık tutma..
Küfre, şüpheye, redde ve inkâra verilen süre, hâlâ dolmamış mıydı? Karaya düşen, beyazı daha iyi belirtmektir; yoksa, bütün dünyayı kara renge boyama değil. Yedi renk kursu yavaş dönünce, dönmesinde bir aksama olup da yavaşlarsa, renkler ayrışır, ortaya çıkar: Lâcivert, kırmızı, yeşil, mavi, sarı. Ama kurs yine eski hızını kazanırsa, bütün renkler, güneşin rengini meydana getirirler.
Sayfa 26 - 16. BaskıKitabı okudu
Ils Sont Eux
Ağır ceza reisi duruşmaya girerken safir bir göz yapışıyor kırmızı yakasına kırmızı yakaları var yargıç cübbelerinin Fransız ihtilalelinden kalma. Burslu okuduğu yıllardan kalma ceza reisinin garip bir tarafı var kaşlarını çatınca bir çocukluk dolduruyor yüzünü ürkünç bir uğursuzluk gülümsediği sıra. Garip bir tarafı var valinin makam arabasına
Resim