Yağmurmuş

Yağmurmuş
@kirmizigokyuzu
İnsan yüreği sevgi tepelerine tırmanırken arada bir dinlenmek fırsatı bulursa da kin duygularının dik yokuşunda pek mola vermez.
Reklam
Bu kişilerden hiçbiri içlerinden birinin ileri sürdüğü mutsuzlukların yalan mı, doğru mu olduğunu araştırmak çabasına katlanmazdı ayrıca. Hepsi de karşılıklı durumlarının yol açtığı, kuşkuyla karışık bir ilgisizlik gösterirdi karşısındakilere. Birbirlerinin acılarını yatıştıracak güçten yoksun olduklarını bilirlerdi, avutucu söz dağarcığını da acılarını anlata anlata tüketmişlerdi. Yaşlanmış eşler gibi, birbirlerine söyleyecek hiçbir şeyleri kalmamıştı artık. Aralarında yalnızca makinemsi bir yaşayışın ilişkileri kalmıştı böylece, yağsız çarklar gibi işliyordu. Hepsi de sokakta bir körün önünden dosdoğru geçecek, bir talihsizlik öyküsünü hiç heyecanlanmadan dinleyecek, bir ölümde bir düşkünlük sorununun çözümünü görecek insanlardı, yokluk en korkunç can çekişme karşısında bile ilgisiz bırakıyordu onları.
Hangi iş onu böyle buruş buruş etmişti? Karikatür olarak çizilince gerçekdışı görünecek, soğanımsı yüzünü hangi tutku karartmıştı? Mesleği neydi? Belki de adalet bakanlığında cellatların masraf pusulalarını, ana baba katilleri için kara gömlek, kafaların düştüğü sepetlerin kepek, bıçakların ip masraflarını yolladıkları büroda memurdu. Belki de bir mezbaha kapısında tahsildarlık ya da sağlık işleri denetmen yardımcılığı yapmıştı. Kısacası, büyük toplum değirmenimizin eşeklerinden olmalıydı bu adam, Bertrandlarını bile tanımayan şu Parisli Raton’lardan 9 , kamu pisliklerinin, kamu mutsuzluklarının üzerinde döndüğü bir eksendi, kendilerini gördüğümüz zaman, “Ne de olsa böyleleri de gerek,” dediğimiz insanlardan biri olsa gerekti.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Yaşlı kız Michonneau’nun yorgun gözleri üzerinde acıma meleğini bile dehşete düşürecek, pirinç telle çevrili yeşil taftadan, kir pas içinde bir siperlik vardı. Püskülleri seyrekleşmişti, ağlamaklı şalının örttüğü bölümler öylesine köşeliydi ki sanki bir iskeleti örterdi. Kadınsı biçimlerini hangi asit eritip bitirmişti? Bir zamanlar güzel olsa gerekti; kötü alışkanlıklar mı, üzüntü mü, açgözlülük mü? Çok mu sevmişti, çöpçatanlık mı etmişti, yoksa yalnızca bedenini satarak mı geçinmişti? Hazların ayakları dibine atıldığı pervasız bir gençliğin yengilerinin cezasını mı çekiyordu bu görenleri kaçıran yaşlılıkla?
Ama Eugène de Rastignac –buydu adı– mutsuzluğun baskısıyla çalışmaya alışmış olan, büyüklerinin kendisine bağladığı umudu daha küçük yaşta anlayan, öğrenimlerinin kendilerini nereye kadar götüreceğini önceden hesaplayıp meyvelerini ilk toplayanlar arasına girmek için onu toplumun gelecekteki devinimine uydurarak kendilerine iyi bir gelecek hazırlayan genç adamlardandı.
Reklam
Reklam
Geri126
403 öğeden 391 ile 403 arasındakiler gösteriliyor.