İlk önce kötü bir şey yazmayayım diye başladım…olmadı. Hiç yazmayayım diye düşündüm…içim rahat etmedi. Sanki hiç okumamışım gibi yağıp devam edeyim diye geçti içimden…rahat edemedim. İçimden geldiği gibi geçsin gitsin istedim…bu oldu.
Yazar, kitabın girişini, kendi tarzını belli edecek diye öyle bir kas kas kas kastırmış ki, hangi tasviri tutsan elinde kalıyor. Hani bakıp, bakıp, bakıp, sonunda muhakkak bir şeye benzetmek durumunda kaldığın aşşırı modern sanata atfedilecek ‘resim’ gibi.
Gri kokan yanmış bebek teni rengi gökyüzüler mi…Çan sesinde akşamlar mı…Ölü bir kanala çevrilmiş televizyon rengi mi…yahu tamam, en hayalperest sensin. Senin tasvirlerin kimseye benzemiyor tamam. Tamam en akıllısısın. Sensin yani.Sensin