Kış gelsin, kürk giyene de söveceğiz daha!!!
Bazen sanki karşısında biri varmış gibi konuşup, çok değişik bir ses tonuyla gülüyordu. Zaman zaman birden öfkeyle bir bağırıyordu ki, neye uğradığımızı şaşırıyorduk. Ben de de panik atak başlamıştı. Yerinden kıpırdarsa, ben aniden çok korkuyordum. Yanımda bir başkası yükses sesle konuşsa, öksürse çok korkuyordum. O sinirlenince elim ayağıma
Yükseliş Önderi Bir Aydın: Snelman Daha Çar I. Alexandr’in sağlığında Fin kültürünü yükseltmek isteyenlerin başına Snelman adında biri geçmişti. Bu nedenle bu kişinin hayatı ve çalışmaları hakkında biraz bilgi vermekte yarar var: Johan Wilhelm Snelman, 12 Mayıs 1806’da, Stockholm’da dünyaya gelmiş ve 4 Temmuz 1881’de Danskarby’de vefat
Maarif Takvimi
Anne, ne zaman bahar gelecek? Kış gelsin de öyle, yavrum.
Sayfa 55 - Papirüs
Charlie Chaplin\'in Kızına Mektubu....
Sevgili kızım Şimdi gece,Noel gecesi.Benim küçük kalemimdeki silahsız muhafızların hepsi derin uykuda.Kardeşlerin uyuyor,annende uykuya daldı.Ne var ki sen çok uzaklardasın;eğer şu anda şu dakikada fotoğraflarına bakmıyorsan kör olayım. Fotoğrafların burada masanın üzerinde kalbime en yakın yerde duruyor.Oysa sen neredesin?
432 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
21 saatte okudu
Bazen böyle oluyor, yani hiç beklemediğim bir kitap, beklemediğim bir yazar dört dörtlük bir etki yaratabiliyor. Jennifer Mcmahon'ın bu eseri Stephen King'i kıskandıracak kadar başarılı ve iyi bir eser. Kusurları dahi kitabın başarısını gölgeleyemiyor. Hasan Ali Toptaş'ın Heba'sı ve Ayfer Tunç'un Aziz Bey Hadisesi adlı eserlerinin ardından hakiki
Şeytanın Eli
Şeytanın EliJennifer McMahon · Ephesus Yayıncılık · 2016938 okunma
Perdenin düğmesine bastım.Yavaşça katlanarak aşağıdaki yuvasına kaymaya başladı perde.Önce gri gök gözüktü.Sonra çok uzaklarda bir yerde, bej bir leke gibi belirdi güneş. Sanki beceriksiz bir ressam, elindeki kağıda önce sarı, tombul, neşeli bir güneş resmi çizmiş, sonra çizimini beğenmeyip, üstünü koyu renk boya ile kapatmaya çalışmış, ama tam da kapatamamış gibiydi. Işınları güçsüzdü, soluktu, yeterince aydınlatamıyor, ısıtamıyordu ama grinin çeşitli tonlarındaki bulutların ardında varlığını belli ediyordu, yine de. Bizim de ruh halimiz alabildiğine griydi. Bu iklimden bıkmıştık. Öğlene doğru yağmur indirir, sonra hava güzelce açar diyemiyorduk. Hele kış bir çıksın, güneş baharla birlikte yüzünü gösterir nasılsa diye umutlanamıyorduk. Yaz gelsin, bakın güneş nasıl da parıldayacak diye teselli bulamıyorduk. Aylar, mevsimler, yıllar geçiyordu, çiçekler soluyor, ağaçlar ölüyordu. Yaşlıların kemikleri daha fazla kırılıyor, bebekler daha geç yürüyordu. Saçlarımız, gözlerimiz, tenimiz parlaklığını kaybediyordu. Kalsiyum takviyeli gıdalarımızla açığı kapatmaya çalışıyorduk. Tüm yayın organları, günbegün kararan umudumuzu yeşertmek için yayın yapıyorlardı. Dünyanın tüm fizikçileri, güneşle aramıza giren Gökcisim'in yörüngesini değiştirmek için gece gündüz çalışıyorlardı. Güneşimizle aramızda kara kedi gibi duran o Gökcisim, bir gün çekip gidecekti elbette. Belki çok yakındı çözüm. Kapıdaydı. O an gelene kadar bize düşen, sanki güneş gökte parlıyormuşçasına yaşamayı sürdürmekti. Hayata tutunmaktı. Öyle yapıyorduk biz de.
Anne, ne zaman bahar gelecek? Kış gelsin de öyle yavrum.
kış gelmiş kılıç gibi gelsin varsın nasip almışız üşümekten yana korkumuz yok ölçüsüz sevdi bu gönül dünyayı insanları pulat gibi şarkılar yazdı hürriyet için
Resim