Diyalektik mantığın yaratılmasına giden en doğrudan yol, daha önce de söylediğimiz gibi, deneyimlerin de gösterdiği üzere “geçmişin yeniden okunması”dır. Diyalektik mantık, Marx, Engels ve Lenin’in eserlerini yeniden ele alarak ya da insanlığın, on sekizinci yüzyılın sonuyla on dokuzuncu yüzyılın başında tinsel olgunluk sürecine girerek, çarpıcı düzeyde hız kazanan ve Kant, Fichte, Schelling ve Hegel’in isimleriyle anılan klasik Alman felsefesine borçlu olduğu Yüksek Mantık alanının kazanımlarının materyalist ve eleştirel bir yeniden değerlendirmesini yaparak en doğrudan biçimde yaratılabilir. Dolayısıyla “mantığın konusu”, son derece kısa bir tarihsel kesitte, antik çağdan bu yana hayal gücünde görülen en müthiş “sıçrama”yı ortaya koymuş, kendisine içsel, oldukça gerilimli bir diyalektikle damgalanmıştır ki bu diyalektiğe basit bir aşinalık bile halen diyalektik düşünceyi beslemektedir.