1950'lerde köyden kente göçlerin yeni yeni yaygınlaştığı bir dönemi anlatıyor. Sanayi mahallesiyle çöp alanının birleşimde kurulan bir gecekondu mahallesi, bu mahalle sakinlerinin hayat hikayelerini anlatıyor. Bir yanda büyük umutlarla geldikleri kent yaşantısı, diğer yanda kırsalda gördükleri gelenek, görenek, yaşam biçimleri.. Bu ikisi arasındaki çatışmayı çok güzel okuyucuya aktarmış. Kahramanların uyum çabaları, bocalamaları, yenilikler karşısındaki şakınlıkları, eski alışkankıklardan vazgeçemeyişleri... Kahramanların hepsi birbirinden renkli ve özenle seçilmiş gibi geldi bana, sanki her biri bir duyguyu temsil ediyor gibi;kimi üzerinden yozlaşmayı, kimi kahraman üzerinden yabancılaşmayı anlatıyor yazar. Aynı zamanda çok güzel eleştiriler yapıyor. Dini kendi çıkarlarına alet edip insanları kullanan din adamları elerştiriyor sert bir şekilde.. Çeşitli efsaneler, ağıtlar, maniler, tekerlemelerle anlatımı daha zenginleştirip, renklendiriyor. Kısa zamanda pek çok dile çevrilen kitap uluslararası platformlardada başarısını kanıtlıyor.
Hasan Ali Toptaş kalemiyle benzerlik gösteriyor. Her iki yazarda binlerce sayfa yazsa bike sıkmadan okuyabiliyor kendini. Hasan Ali Toptaş severler kesinlikle Latife Tekin kalemini sevecektir diye düşünüyorum..