Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Maks seviyede ilerleme için uzunca bir müddet kadınlardan uzak durabilirsiniz. Bu sayede dikkatiniz daha az dağılır ve kendi yolunuzda daha yüksek bir hızda ilerleyebilirsiniz. Hem böylece gelecekte en iyi ve en ideal ilişkiyi elde edebilirsiniz. Zira erkeğin, kadına ilişkiyi sunması hem sosyolojik hem de biyolojik olarak olması gerekendir. Kadının ise temel ahlaki ve insani değerlerini koruması, bir yandan da alımlı olması kafidir. Dolayısıyla günlük veya kısa vadeli geçici ilişkilerle kendinizi oyalamamanız en iyisidir. Haz odaklı olmak yerine kalıcı ve gerçek, derin ilişkileri arıyorsanız en iyisi böylesidir. Evet, Jack tam anlamıyla böyle düşünüyordu ve kendi yolunda ilerlemesini sürdürüyordu." (Jack Brighty'den)
224 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
8 günde okudu
”Kapı” kitabıyla tanıştığım Macar asıllı yazardan okuduğum ikinci kitap oldu Iza’nın Şarkısı. Kitaba dair söylenebilecek tek şey aslında saf duygulardan oluşması. Öyle yoğun hikaye akışlarından ziyade, duygulara daha fazla hitap eden bir yazar olduğunu düşünüyorum, kendim de duygusal bir insan olduğum için yazarın kaleminin bana oldukça hitap ettiğini söyleyebilirim. Kitap babası Vince’nin ölümü üzerine Budapeşte’den aile evine dönen Iza’nın annesi Etelka’yı da yanında götürmesi üzerine başlıyor. Ne var ki daha önce hiç bulunduğu yerden ayrılmamışken yeni bir ev ve şehirde yaşaması oldukça zor bir adaptasyon sürecini de beraberinde getiriyor. Hali hazırda eşinin kaybının derin üzüntüsünü yaşayan Etelka, köklerinden koparılmış bir bitkinin, mevsimine aykırı bir yerde toprağa dikilmesi gibi yerini, ortamını yadırgayarak günden güne solmaya başlıyor. Bununla birlikte yalnız yaşamaya alışkın, mağrur, işinden başını kaldıramayan İza ise tüm bu süreçte annesinin hayatındaki prangası olduğunu hissetmeye başlıyor. İletişim problemleri, kuşak farklılığı, Iza’nın soğuk ve mesafeli duruşuyla da ilişkileri ne yazık ki çıkmaz bir sokağa giriyor. Yazarın diğer kitabı gibi bunu da severek okudum. Tavsiye ederim. “Kapı”da olduğu gibi bu kitabın da filmi var en kısa zamanda onu da izleyeceğim. ”Bir insan bir mobilyayla, bir bitki ya da bir inşaat şantiyesiyle nasıl bu kadar kusursuzca özdeşleşebiliyordu?”
Iza'nın Şarkısı
Iza'nın ŞarkısıMagda Szabo · Yapı Kredi Yayınları · 20203,409 okunma
Reklam
Askerlikte herkese verilen klasik bir öğüttü, önden gitme alnına vururlar, arkadan gitme sırtına vururlar. Bir de buna benzer bir ata sözü de vardır, yukarda yatma yel alır, aşağıda yatma sel alır. Bu nedenle insanlar, ortada olmayı seçecek şekilde evrimleşmişlerdir. Bu da büyük çoğunluk demektir. Yani bir tür sürü güvenliği. Toplumda ise en
192 syf.
7/10 puan verdi
·
5 günde okudu
sahibine asla ulaşmayacak mektuplar…
Yazar Camilo Jose Cela bu kitapta yer alan mektuplar ona ulaşmadan kısa bir süre önce, bir yolculuk esnasında tanışıyor, kitaba adını veren Bayan Caldwell ile. Bayan Caldwell, Ege Denizi’ndeki bir fırtınada kaybettiği genç yaştaki oğlu Elia Arrow Coldwell için not şeklinde minik mektuplar yazıyor. “Sevgili Oğlum Elia’yla Konuşuyorum” başlığı
Bayan Caldwell Oğluyla Konuşuyor
Bayan Caldwell Oğluyla KonuşuyorCamilo Jose Cela · Olvido Kitap · 202271 okunma
220 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
25 saatte okudu
Ve hayat belki de şu anda birilerine yeni, hiç tecrübe edilmemiş ve nasıl bir neticeye varacağı kestirilemeyen yeni cilveler hazırlıyor. Bunu düşünmek bile hayat denen maceranın hakikaten macera olduğuna inanmama kâfi geliyor. “Yedi Uyuyanlar” efsanesini öğrendikten sonra yedi sayısına takan ve sakinlerinden kurtulup uykuya dalmayı isteyen Ayyıldız Apartmanı. Üst kattan gelen anne oğul tıkırtılarının tekrar hayata bağladığı, intihar niyetlisi. Küçük bir şehirde, incelikli iç dünyasını anlamaktan uzak insanların sonunda cinnete ittiği Müeyyet Bey. Bütün dostları ölünce, hayat, zamanın içinde manasız bir seyahat haline geldiği için kendisi de göçüp gitmek isteyen ama yaşlı bir kadının dostluğuyla tekrar hayata tutunan bir adam. Küçük bir kıyı kasabasında bir gece yaşadığı derin şeyi aşk zanneden ve yanılan genç. Konservatuvarda hademelik yaparken klasik batı müziğine tutulan hüzünlü apartman kapıcısı. Pansiyoncu, kadın çamaşırları satıcısı ve diğerleri. Bütün bu öykü kişileri Ayfer Tunç’un “edebiyatımın anlamlı başlangıcı” diye nitelediği Mağara Arkadaşları’nda bir araya geliyor. Ayfer Tunç'un okuduğum 3. kitabı oldu. Daha önce Kapak Kızı ve Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi kitaplarını okumuş ve kalemini çok beğenmiştim. Bu kitabında da birbirinden güzel 8 öykü anlatıyor. Ben beğenerek okudum. Mağara arkadaşları büyük kentin karmaşası içinde kendi evlerine "kendi mağaralarına" kapanmış insanları anlatıyor.
Mağara Arkadaşları
Mağara ArkadaşlarıAyfer Tunç · Can Yayınları · 2022838 okunma
336 syf.
9/10 puan verdi
·
39 günde okudu
Yıllar önce -ben küçükken- ablamın kitabı aldığı günü hatırlıyorum. Sonra nasıl tevafuk olarak benim kitaplığıma geldi bilmiyorum. Belki teberrüken bırakılmıştı belki de ben o yaşlarda kapağını beğendiğim için ablamın kitaplarının arasından almıştım:) Uzun yıllar kitaplıkta bekledi. Hatta gününü bekledi diyebilirim. Bir Hocam demişti ki bazı eserler sizin ona ihtiyacınızın olduğu zamanı bekler. Bu kitabı da gerçekten seyrimde derin düşüncelere daldığım, bir sûfînin; neden ve nasıl demeden teslim olabildiğini düşündüğüm, ne maksatla diğer insanlara nazaran daha farklı imtihanlara tâbi tutulduğunu idrak etmeye çalıştığım, yürüdüğü yolun sûfîye insanî ilişkilerde daha hassas olmasını zorunlu kılışını sorguladığım, başına gelen her hâdiseye karşı neden katiyyen müteyakkız kalmasının gerekli olduğu üzerinde uzunca durduğum.. hâsılı bu konulara dair bir çok hususta kafa yorduğum bir dönemde okudum. Normalde bu tarz bir kitabı daha kısa bir sürede bitirmem gerekirken söz konusu düşünceler eşliğinde okuduğum için ruh halime göre süreç yayıldı diyebilirim. Eğer gündeminizde bu konular varsa ve bu düşünceler artık size ağır gelmeye başladı ve cevap arıyorsanız sizin de bu sûfî kitabını okuma vaktiniz gelmiş olabilir..
Su Üstüne Yazı Yazmak
Su Üstüne Yazı YazmakMuhyiddin Şekur · Sufi Kitap · 20213,071 okunma
Reklam
176 syf.
10/10 puan verdi
·
26 saatte okudu
Selammm Canımlar Bugün sizlere kısacık ama bir o kadar da derin olan bir kitapla geldim. Dediğim gibi o kadar kısa ki bir kaç saat içinde kolaylıkla okunacak türde bir kitap. Tür olarak psikoloji, dram ve romantizm harmanı diyebiliriz. Konusuna gelecek olursak; Eser henüz 11-12 yaşlarında bir çocukken mahallelerine taşınan kendinden yaşça büyük Müzeyyen' e aşık olur. Öyle ki Müzeyyen' in sevdiği, beğendiği ve ilgisini çeken her şeyi kendisi de sevmektedir. Bunların başını kitaplar çekmektedir. O kadar keyif aldım ki kısacık kitapta pek çok kitaba ve karakterlerine konuk oluyoruz. Bu da yetmezmiş gibi aslında Eser'in bir kitabı okurken ki hayal alemine çoğu okurun da yaşadığına yemin edebilirim. Yani kısaca çok bizden bir kitaptı. Velhasıl kelam Müzeyyen bir gün memleketine döner ve evlenir aradan biraz zaman geçtikten sonra da gazete de ölüm haberi çıkar. Bu Eser' i ne kadar yıkmış olsa da hala Müzeyyen hayattaymışçasına yaşamını sürdürür. Fakat işte tam bu noktada kitabın psikolojik yönü ağır basar ve Eser de anlamlandıramadığımız bir takım sıkıntılar vardır. Kitabın ilerleyen sayfalarında ufak çaplı şoklar yaşasak da bir bit yeniği olduğunu okuyucu olarak seziyoruz bana göre. Benim çok severek okuduğum, hayal aleminde gezdiğim bir kitap oldu. Keza kitapta o kadar yerinde ve masalsı betimlemeler kullanmıştı ki yazar, betimleme sevmeyene sevdirecek cinstendi. Yazarın kalemine bayıldım, kurgunun özgünlüğü inanılmaz güzeldi diyor ve yorumumu bitiriyorum. İlgisini çekenlere şimdiden keyifli okumalar dilerim
Zamanın Yankısı
Zamanın YankısıSerdar Çatak · Martı Yayınları · 202424 okunma
80 syf.
·
Puan vermedi
Aşk mı saplantı mı ?
Öncelikle merhaba sevgili 1K ailesi bu benim ilk incelemem, kötü yazmış isem mazur görün artık. Bu kitabı 2. Okuyuşum ve istemsizce yazmak istedim ve İçimden geldiğince fikirlerimi belirtmek istiyorum. Stefan Zweig kitapları bence kısa ve fazlasıyla derin içerikler barındırıyor. Bence iyi bir yazar. Ve kitaplarını okumakta zevkli bu öznel yargılarımdı kitaba geçecek olur isek… Bilinmeyen bir kadının mektubu ergenlik döneminden itibaren yaşça büyük olan R’ye karşılıksız duyulan aşkı konu alıyor. Ve yazarın erkek olmasına rağmen kadın hissiyatlarını bu kadar iyi betimleye bilmesi açıkçası beni mest etti. Bu kitapla alakalı bir yoruma denk gelmiştim kitaptaki kadın karakter için bunun bir saplantı ve psikolojik bir sorun olduğunu yazmıştı. Niyeyse bu yorum beni üzdü… Ben açıkçası öyle düşünmüyorum. Saf bir şekilde bence aşkı anlatıyor. Ergenlik dönemlerinde hepimiz yaşça büyük birine aşk veya hayranlık duymuşuzdur ve bu saf hissiyatlarımızdı burdada aslında karşılıksız koşulsuz şartsız kadının duyduğu aşkı anlatıyor nedense iliklerime kadar hissediyorum. Ergenlik döneminde bende tam olarak bu kadar olmasa da benzer bir platonik aşk yaşadım. Sanırım bazı kitapları da anlamak için yaşamak gerekiyor. Belki de o yorumu yapan ablamız hiç birini sevmemiş ya da sevme stili farklı. Onu bunu es geçelim bence okunmalı ve karakterleri hissederek empati kurarak okunmalı.. Harika bir eser. Okuyun okutun :) aşk mı saplantılı mı? Bu konuda fikri olan yorum yapabilir… bana sorarsanız Aşk.
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
Bilinmeyen Bir Kadının MektubuStefan Zweig · Ren Kitap · 2017223,7bin okunma
Onsuzluk
Bugün günlerden yağmurlu bir cumaydı. İşten çıkmış otobüste kafamı cama dayayıp "çok eski şarkı" isimli müziği dinliyordum. Sözlerinde "iznin olmadan hala seviyorum seni" geçiyordu. Evet, onun izni olmadan hala onu seviyordum. Onu "kafamda dönüp duran plaklar" gibi çalıp duruyordum adeta... Sanki bedenime tüm
64 syf.
8/10 puan verdi
Herkesin Sahip Olması gereken O Hak "Tembellik Hakkı"
Küçücük flash belleklerin büyük dosyaları bünyesinde barındırması gibi bu eserde kısa metin olmasına karşın derin siyasal, felsefik ve politik anlamlar içerdiğini söyleyebilirim. Tembellik Hakkı diyince aklımıza İvan Gonçarov' un kaleme aldığı "Oblomov" gelebilir fakat yanlış düşünmüş oluruz çünkü Lafargue 'ın kast ettiği Tembellik felsefesi hiçbirşey üretmeden yan gelip yatmak değildir. Az çalışmayla yeterli üretim yapabilmektir ve çok çalışayım çok kazanayım derken fabrikaların o demir çarklarında hayat enerjimizi öğütmemektir kendimize de vakit ayırmaktır. Bugün Avrupa'nın bazı ülkelerinin denemeye çalıştığı 5-6 saat çalışma süresini Lafargue, O zamanlarda ortalama çalışma süresinin 16 saati bulduğu o dönem Fransasında "çalışma süresi 3 saat olmalıdır" deme cesareti göstermiştir. Eserde Hapishanede yazdığı bir kısım da bulunuyor. Ayrıca Devrimci Karl Marx' ın kızı ile evli olan Lafargue, İnsanların alın teri üzerinden geçinen yemiş içmiş semirmiş gebeş kapitalist düzeni eleştirir fakat büyük ihtimalle bu düzenin değişmeyeceğine inandığına kanaat getirdiğinden midir nedir Tıpkı Zweig ve eşi gibi karı koca intihar ederler.
Tembellik Hakkı
Tembellik HakkıPaul Lafargue · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202010,1bin okunma
Reklam
392 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Doğum ve ölüm kapıları arasında yaşanan bir hayatı vardır herkesin .Güzellikler olsa da bazı hayatlar çok zordur Solmaz Şahin hanımefendinin kaleminden çıkan #onunadıhayat kitabı ile yaşama ,zorluklara, mücadele gücüne olan bakış açım öyle bir değişti ki inanamazsınız .Gerçek bir yaşam hikayesinden esinlenilmesi ayrı bir güzellik .
Onun Adı Hayat
Onun Adı HayatSolmaz Şahin · Feniks Kitap · 20237 okunma
348 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
16 günde okudu
Merhabalar "Bu kitap bir yandan felsefi düşünceyi tanıtırken bir yandan da filozofların ve felsefenin bilmece, kargaşa ve ihtişam dolu dünyasına kapı aralamaktadır." Bugün sizlere @monakitap tan çıkan #birfilozofgibidüşün eseri ile geldim. #petercave kalemi oldukça sade geldi bana. Eserde otuz adet felsefi düşünürün hayata karşı bakış
Bir Filozof Gibi Düşün
Bir Filozof Gibi DüşünPeter Cave · Mona Yayınları · 20243 okunma
"Kendini nasıl bir şeyin içine soktuğunun farkında mısın Angelina?" diye sordu. Baldırındaki kılıftan bir bıçağa uzandı- ğında kocaman gözlerle izledim. Göğsüme doğru yönelttiği kocaman bıçağı takip ettim ve bıçağın hafif kıvrımlı ucunu gömleğimin ilk düğmesinin altına taktı. Pürüzsüz metal yüzeyinin üstünde kurumuş kana benze- yen
Sayfa 158
Kuantum mekaniği ile genel göreliliği birleştirdiğimizde, daha önce ortaya çıkmayan yeni bir olasılık oluşmakta: uzay ve zaman birlikte, herhangi bir tekilliğe ya da sınıra sahip olmayan sonlu ve dört boyutlu tıpkı dünyanın yüzeyi gibi, fakat daha fazla boyutlu bir uzay oluşturabilir. Öyle görünüyor ki bu fikir evrenin gözlemlenen pek çok özelliğini, sözgelimi büyük ölçekteki yeknesaklığını ve galaksilerin, yıldızların ve hatta insanoğlunun evrenin türdeşliğinden daha küçük ölçekli kopuşlarını açıklayabilir. Hatta bu birleşme gözlemlediğimiz zaman okuna bile bir açıklama getirebilir. Fakat eğer evren herhangi bir tekilliği ya da sınırı olmayan tamamıyla kendine yeter bir yapıysa ve de birleşik bir kuram tarafından bütünüyle betimlenmişse, bu, Tanrı'nın Yaratıcı olarak rolü konusunda derin imalar barındıracaktır...
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.