Benim yerimde romantik biri olsaydı şöyle derdi sana: “Artık yollarımızın ayrıldığının farkındayım.” Oysa ben kısaca “Artık bıktık birbirimizden.”diyeceğim.
Aşk
Konuşuyorduk. İçimizden biri sordu: Tarihin kaydettiği en müstebit hükümdar kimdir? Her ağızdan bir isim çıkmaya başladı. Saydılar, söylediler. Fakat sorgu sahibi bunların hiçbiriyle tatmin olmuyordu. Bir ara göz göze geldik. Bana: - Niçin sesin çıkmıyor? Sen de bir şey söylesene! dedi. Zâten ben de söylemeye hazırlanıyordum. Yavaşça: - Aşk! dedim. Dedim. Fakat ortaya bir nokta koymak, dâvâyı açmak sayılmazdı ki.. İşte ben de bu tek kelime ile bir hakîkati, meçhul hâlinde ortaya atmıştım. Mâdemki ağzımdan kaçmıştı, söyleyecektim. Tepemden geçen sual oklarının vızıltısını susturarak kısaca ilave ettim: Sizinkiler ne kadar zâlim ne kadar koyu müstebit, kan dökücü, can yakıcı da olsalar, nihâyet bir ömür yaşayıp çekildiler. Fakat aşk, idrâkin çevresine sığmayan bir başlangıçsızlıktan sonsuzluğa kadar, tahtında tek rakîbi olmadan saltanat sürüp, buyruk yürütmekte... Bunu, bu aşikâr zaferi koyup uzaklara gitmek ne revâ?
Reklam
Benim yerimde romantik biri olsaydı şöyle derdi sana: "Artık yollarımızın ayrıldığının farkındayım." Oysa ben kısaca "Artık bıktık birbirimizden," diyeceğim.
İnsan durup dururken sıkılır mı?
Öğretmenlerin bazıları dersleri hiç güzel anlatmıyorlar. Tarihçi çok monoton anlatıyor uykum geliyor, ne dediğini, ne anlatmak istediğini hiç anlamıyorum çünkü anlattıkları konular kafamda şekillenmiyor. Matematikçi konuyu kısaca anlatıp sürekli test çözdürüyor. Fizik dersinden deney yapmak istiyorum ama öğretmen bize laboratuvara götürmüyor. Dinci sürekli kitaptan okutturup sure ve ayet ezberletiyor. Bunların hiçbiri sana göre değil öyle mi? Evet hocam. Ben de konuları evde okuyup özet çıkartıyorum, Bu da benim çok zamanımı alıyor.
korkularım utançlarım kabuslarım: kısaca ben
Bay Golyadkin'in tam karşısında oturan kişi Bay Golyadkin'in korkusu, Bay Golyadkin'in utancı, Bay Golyadkin'in önceki geceki kabusu, kısacası Bay Golyadkin'di.
Sayfa 57
"Bir insan sâbitelere sahipse onlara mensubiyet duyar, kendini onlara nisbet ederek tanımlar. Sâbiteleri olmayanın mensûbiyeti de olmaz. Kısaca, insan kendini anlam-değer dünyasındaki sâbitelere göre tanımlar; bu nedenle ben-idrâkinin en derin yerinde anlam değer dünyasına ait sâbiteler bulunur."
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.