Hep düşündüğüm...
Evet efendim, 19 yüzyılın zeki insanı önce kişiliksiz olmalıdır. Etik yönden de zorunludur öyle olmaya. Kişilikli faal insan genelde dar kafalıdır. 40 yıllık hayatımda vardım kesin kanaatimdir bu benim. Kırk yıl Bir ömür demektir yaşlandım sayılır. Aslında, 40 yıldan fazla yaşamak da yakışık almaz, basitliktir, ahlaksızlıktır! Budalalar, alçaklar yaşar kırk yıldan fazla.
Çokça haklısınız bay Rilke ..
Modern yapıların bir şablona göre yapıldığını düşünür ve bunda estetik bir zevk bulmaz. Eski güngörmüş, kişilikli evler, küçük de olsalar, ona göredir. Bu tavır elbette yeniye karşı bir tavır değildir. Ama yeni, niteliksiz ve kişiliksizdir, bir şab­londan çıkmıştır. Dolayısıyla orada barınmak zorunda kalan insanları da bireyleştirmek, kişilik ve karakter kazandırmak yerine, yığınlaştıracaktır.
Reklam
Sevme Sanatı
Vermek nedir? Çok kolay görünüyorsa da bu sorunun yanıtı gerçekte karışıklıklarla belirsizliklerle doludur. Bu konuda en yaygın yanlış anlama, vermenin bir şeyden vazgeçme, bir şeyden yoksun kalma, bir başkasının uğruna kurban olma gibi anlaşılmasıdır. Kişiliği gelişmemiş, yönelimleri hep banacı, sömürücü ya da istifçiliğin ötesine geçmemiş bir kişi sevme edinimini böyle anlar. Bezirgan kişilikli biri karşılığında bir şey alarak vermeye hazırdır, ona göre bir şey almadan vermek kandırılmaktır. Ama yönelimi üretici olmayan kişi verme sonucu yoksullaşma duygusuna kapılır. Böylece bu tür birçok kişi vermeyi reddeder. Bazıları da vermeyi bir özveri duygusu olarak ele alıp erdem, sayarlar. Kişi vermelidir, çünkü vermek acı çekmektir, onlara göre vermenin erdemi, bir şey uğruna özveriyi kabullenmekte yatmaktadır. Onlar için vermenin almaktan daha iyi olduğu duygusu, yoksun olma acısının, alma sevincinden daha iyi olduğu anlamına gelmektedir. Üretici bir kişilik için vermek, tümden farklı bir anlam taşımaktadır. Vermek, taşınan gücün en üst düzeyde anlatımıdır. Verme edimi sırasında gücümü, zenginliğimi, kudretimi hissederim. Bu üst düzeyde yaşanılan canlılık ve taşınılan güç beni sevinçle doldurmaktadır.
Sayfa 30 - Say yayınlarıKitabı okuyor
İffet; insanın zevklerini, hazlarını, zaaflarını disiplin altına alması, nefsî arzularını helal yollarla ve izin verilen ölçülerde karşılamasıdır. Heveslerine ve ihtiyaçlarına karşılık ararken kendisine, insanlara ve Allah'a karşı sorumlu olduğunu unutmamasıdır. İffet, nefis karşısında kişilikli bir duruş sergilemek, bu sayede onurlu bir hayat sürmektir. Aynı zamanda iffet "namus” yani "cinsel arzuların helal dairesinde ve kutlu amaçların aracı olarak kullanılmasıyla gerçekleşen erdem” şeklinde özel bir anlam da taşır.
Her insan, çift kişilikli bir ruh ikliminde yaşar dünyada
Sayfa 46 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
sevmek bir eylemdir; edilgen bir duygu değil. bir şeyin "içinde olmaktır", bir şeye "kapılmak" değil. en genel biçimiyle sevmenin etken yapısı, sevmenin almak değil öncelikle vermek olduğu biçiminde tanımlanabilir. en yaygın yanlış anlama, vermenin bir şeyden "vazgeçme", bir şeyden yoksun kalma, bir başkasının uğruna kurban olma gibi anlaşılmasıdır. kişiliği gelişmemiş, yönelimleri "hep bana"cı, sömürücü ya da istifçiliğin ötesine geçmemiş kişi sevme edinimini böyle anlar. tüccar kişilikli biri karşılığında bir şey alarak vermeye hazırdır, ona göre bir şey almadan vermek kandırılmaktır.
Reklam
Vermek nedir? Çok kolay gibi görünüyorsa da bu sorunun yanıtı gerçekte karışıklıklarla belirsizliklerle doludur.Bu konuda en yaygın yanlış anlama,verme­nin bir şeyden''vazgeçme'' bir şeyden yoksun kalma,bir başkasının uğruna kurban olma gibi anlaşılmasıdır. Kişiliği gelişmemiş,yönelimleri hep banacı, sömürücü ya da istifçiliğin ötesine geçmemiş bir kişi sevme edi­nimini böyle anlar.Bezirgan kişilikli biri karşılığında bir şey alarak vermeye hazırdır, ona göre bir şey al­madan vermek kandırılmaktır.Ama yönelimi üretici olmayan kişi verme sonucu yoksullaşma duygusuna kapılır.Böylece bu tür birçok kişi vermeyi red eder.Bazıları da vermeyi bir özveri duygusu olarak ele alıp erdem, sayarlar.Kişi vermelidir, çünkü vermek acı çekmektir, onlara göre vermenin erdemi, bir şey uğ­runa özveriyi kabullenmekte yatmaktadır.Onlar için vermenin almaktan daha iyi olduğu duygusu, yoksun olma acısının, alma sevincinden daha iyi olduğu anla­mına gelmektedir. Üretici bir kişilik için vermek, tümden farklı bir anlam taşımaktadır. Vermek, taşınılan gücün en üst düzeyde anlatımıdır.Verme edimi sırasında gücümü, zenginliğimi, kudretimi hissederim.Bu üst düzeyde yaşanılan canlılık ve taşınılan güç beni sevinçle dol­durmaktadır.Kendi kabıma sığmadığımı,har vurup harman savurduğumu, yaşadığımı, hissediyor, bu yüz­den de sevinçten uçuyorum. O vermek,almaktan çok daha coşku vericidir.Bu beni yoksullaştırdığı için böyle değildir,verme eyleminde canlılığımın gücü yat­tığı için,bu böyledir.
“…kızın annesi çok az konuşan, dedikodulara karışmayan, tertemiz, kişilikli bir insandı. Yani bizden başkaydı, bambaşka biri. Bu nedenle de herkesin hıncı vardı ona, herkese diken gibi batıyordu.”
Ayrılık ; hüznü, acıyı, özlemi, gözyaşını içinde barındıran çok özel bir sözcük! Aynı zamanda kişilikli, karşı konulamayan, önünde umarsızca boyun eğilen ; biraz da acımasız bir kavram.
Sayfa 189 - Doğan Kitap, 37.Baskı, NE MUTLU TÜRK ÜM DİYENE!Kitabı okudu
Çift kişilikli bir yaşamı o kadar derinlemesine sürdürmeme karşın, hiçbir şekilde ikiyüzlü değildim..
Reklam
Düşlerdeki insanlar, gerçek kişilere göre daha kişilikli, daha hakikidir.
Sayfa 492Kitabı okudu
Yerine Mesut Yılmaz geldi. Mesut, Alman sermayesine bağlıdır. Dünya görüşü Almanlardan yanadır. Almanlar ile Washington arasındaki sürtüşme, aksırmak ile nezle olmak arasındaki ünlü yakıştırmaya da uygun olarak, bağlı olanlara daha çok büyüyerek yansıyor. Mesut, Washington'a karşı, örnek olsun, bir Turan Güneş'ten daha kişilikli davranabildi. Bunun için bakanlıktan uzaklaştırıldı ve Türkiye, Alman dünya görüşüne tam karar kılmadan da parti başkanı ve başbakan olma şansını yüksek görmüyorum.
Sayfa 428Kitabı okudu
" Ayrılık; hüznü, acıyı, özlemi, gözyaşını içinde barındıran çok özel bir sözcük! Aynı zamanda kişilikli, karşı konulamayan, önünde umarsızca boyun eğilen; biraz da acımasız bir kavram. "
Ve henüz yaşadığınız, iki kişilikli olma hali canınızı sıktıysa bilin ki daha bu hiçbir şey değil. Ne ikisi, ne üçü, bir tek kişiyim zannederken Tanrı bilir aslında kaç farklı kişiniz.
Sayfa 106
Amcanın Rüyası hikayesinden alıntı
"Sürekli birilerine bağımlı olmaya alışmış, ama sonunda öf­kelenmeye, protestoya, kısacası, sağlam durmaya, mantıklı ol­maya karar vermiş zayıf, boş kişilikli insanlar için sağlamlıkla­rının, mantıklı olmalarının her zaman yakın bir sınırı vardır. Protestoları başlangıçta genel olarak enerjiktir. Enerjileri kimi zaman çılgınlığa kadar bile varır. Gözlerini kapayıp engellerin üzerine atılırlar; her zaman, neredeyse kaldıramayacakları yük alırlar omuzlarına. Ama belli bir noktaya gelince, bu çılgın in­sanlar kendilerinden korkmaya başlarlar sanki, aptallaşmış gi­bi durur, dehşet içinde sorarlar kendi kendilerine:"Ne yaptım ben?" Sonra hemen yumuşar, sızlanır, bir açıklama yapmak is­ter, yere diz çöker, özür diler, her şeyin daha önce olduğu gibi olması için yalvarır yakarırlar. Ama bunun bir an önce, elden geldiğince çabuk olmasını isterler!.."
Sayfa 258Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.