Hasetlik aşağılık kompleksi şeklinde gösterir. Birey, zamanını başka insanların başarılarını ölçmekle başkalarının kendisi hakkında ne düşündlükleri ile uğraşmakla ya da diğerlerinin neleri başardıklarını gözlemlemekle geçirir.kendisine karşı ayrımcılık yapılıyor olduğu hissine kapılır, sahip olma isteği diğer insanlardan daha fazladır. Bir insan acı çektiğinde ya da kendisini eziliyor hissettiğinde, parası, yiyeceği, giysisi, ya da başını sokacak bir evi olmadığında geleceğe dair ümitleri kırıldığında ve içinde bulunduğu talihsiz durumdan çıkmanın hiçbir yolunu görmediğin de haset ortaya çıkar. Herhangi bir bireyin ya da bir grup insanın faaliyetleri bir başkası tarafından fazlasıyla kısıtlandığında bu kişi ya da kişiler de haset duygusu ortaya çıkmaktadır hasrete dair belirtiler kolayca fark edilebilir hatta bazen bir insana bakışlarında bile seçilebilirler. İnsanların haz ettikleri söz sanatlarına da malzeme konmuştur. Bir kişinin hasretinden kızarıp bozardığını söylemek bu duygunun kan dolaşımını olan ilişkisine gönderme yapmaktadır.Hasedin organik ifadesi kapilrt arterlerdeki daralmalarla kendini gösterir.
Kişinin sıfatlarına dair ...
1-Behayim (dört ayaklı uysal hayvanların) ahlakıdır. İnsanda şehvet mevcut olduğundan behayim amelini işler. Mesela; yemek, içmek, cima etmek, hırs göstermek gibi. 2-Siba' (yırtıcı hayvan) ahlakıdır. İnsanda gazap mevcut olduğundan sibâ' amelini işler. Mesela dövmek, sövmek, yaralamak, öldürmek gibi. 3-Şeytanların ahlakıdır Şehvet ve gazap sıfatı fazla olunca, insanda şeytan sıfatı galip olur/zafer kazanır.Fitne, hile, aldatma çıkarmak gibi. 4-Meleklerin ahlakıdır. Kalp, meleklerin sıfatı üzere yaratılmış bir cevher olduğundan, insan ilin ve irfanla, insanların arasını ıslah etmekle ve kötü amellerden sakınıp tasfiye-i kalp ile meşgul olur/uğraşır.
Reklam
[18] Bu ilmin amacı, daha önce fihristte de belirttiğimiz gibi, yöneten ve terbiye eden yüce Allah'ın varlığına, sıfatlarına, fiillerine ve peygamberlerin doğruluğuna dair kesin deliller ortaya koymaktır. Bunların tümü önemlidir ve aklını kullanan kişinin bunlardan kaçışı yoktur. [19] Şayet sen "Ben içimde bu gibi meseleleri öğrenmeye karşı duyduğum isteği inkâr edemem. Ancak bu, tabiatın ya da yaratılışın bir sonucu mu, aklın gerektirdiği bir husus mu ya da şeriatın bir gereği mi bilmiyorum? Çünkü insanlar, zorunlu olan konuları idrâk etme yöntemleri (medârikü'l-vücüb) konusunda tartışmaktadır" dersen, bu hususu zorunlu olan konuları idrâk etme yöntemlerini ortaya koyduğumuz yerde öğreneceksin. Şu an bu konuyla meşgul olmak gereksizdir. Hatta, böyle bir isteğin ortaya çıkmasından sonra, kurtuluş çaresini aramaktan başka yol yoktur. Buna yönelen kişi, akrep ya da yılan tarafından sokulan kişiye benzer. Kaçmaya gücü yeten bu adam, akrep ya da yılan sokmak için geri döndüğünde, yılanın sağ taraftan mı yoksa soldan mı geldiğini anlamak için bekler durur. İşte bu, ancak ahmakların ve câhillerin yapacağı bir davranıştır. Bu nedenle, önemli ve asıl işleri kaçırıp, fuzulî işlerle meşgul olmaktan Allah'a sığınırız.
Kafası karışık olan arkadaşlara..
Zira biz ruhun varlığını mücmel olarak biliyoruz. Tam olarak mahiyetini ise bilmiyoruz. Biz ruhun hakikatlerini dahi bilmiyorsak, Hakk'ın sıfatlarına dair daha da bilgisiziz. Bu yüzden Hakk'a layık olmayanları nefyetmekle birlikte vahyi bilgilerle yetinmemiz gerek. Çünkü ötesine dalmak kişinin inancında hasar oluşturur, hiçbir şey sağlamaz, aksine ona akli herhangi bir şey dahi tahakkuk etmeden vahiyle sabit olanı nefyetmeyi icap eder. Bu yüzden selamet için selefin yolundan başkası yok. Vesselam.
.............Kendimizi Tanımaya Çalışalım........... 1 / Kalp Diriliği Kalp devamlı kendi vazifesini görmek, Rabb’ini zikretmek ister. Nefis de hep uyanıktır, hiç uyumaz ve sahibine kötülükleri emretmekten geri durmaz. Kul, Allah Teâlâ’nın emirlerine kulak verdi ise ne âlâ, aksi durumda o nefis ve şeytanı dinler. Hakk’ı işitme yolunu kapatan her
Dikkatle bakanlar görür; bedendeki bütün organlar kalbe hizmet etmeye, kalbe yaranmaya bayılıyor. Tabiri caizse bütün yollar ona çıkıyor. Akıl veya beyin onun için çalışıp didiniyorlar. Tıp ilmine göre sevdiğiniz birini görünce gözünüzden beyne, bir güzelliği kokladığınızda burnunuzdan beyne, sevgiliyi işittiğinizde kulaktan beyne sinyaller gidiyor, beyin o sırada bir el çabukluğuyla böbrek üstü bezleri haberdar edip bezlere adrenalin salgılatıyor ve sonra başlıyor kalbimiz çarpmaya. Ah kalbi'm!. Peki ya hakikat? Görülenin ötesindeki görülmeyen? Peki ya aşk? Kelimelere sığmayan mâna! Kalp, sevgili için feda olmaya da ilahî tecelliler için yanmaya da elverişlidir ve insanın bütün farklı hallerine dair bilgi ve düşüncenin mekânı, öznesi, kaynağı veya aracıdır. Bir et parçasından ibaret zannettiğimiz kalbin içinde ondan ayrı bir kalp vardır ki buna ”Rabbânî latife” ve ”İlahî cevher” denir. Bu cevher insanoğlunun hakikatidir. İdrak eden, bilen ve kavrayan odur. Fizikî kalp ile gerçek kalp arasındaki ilişki, renklerin cisimlerle, sıfatların isimlerle veya oturan kişinin mekânla ilişkisi gibidir. Nitekim Kur'an’da kalp lafzı anıldığında insanın anlayan ve eşyanın hakikatini bilen bir merkezinden (fuâd) söz edilir. Gönül? Belki de!
Reklam
60 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.