Hayatımda iz bırakan kitaplar arasında artık özel bir yere sahip olan Bir Çift Yürek sadece bir okuma deneyimi değil adeta içsel bir yolculuktu benim için. Marlo Morganın sade ama derinlikli anlatımı beni bir anda Avustralya çöllerine Aborjin halkının kadim bilgeliğine götürdü. Okurken zaman zaman durup düşündüm modern dünyanın bize dayattığı hızın karmaşanın ve gereksiz telaşların arasında ne çok şeyi unuttuğumuzu fark ettim. Kitapta anlatılanlar ilk bakışta bir macera gibi görünse de aslında çok daha fazlası. Doğaya saygı sadelik sessizlikteki bilgelik ve içsel arınma gibi kavramlar her sayfada kendini derinden hissettiriyor. Marlonun yerlilerle geçirdiği süre boyunca yaşadığı dönüşüm bana kendi hayatıma dışarıdan bakma fırsatı sundu. Belki de hepimizin zaman zaman ihtiyaç duyduğu şey bu tür bir uyanış. En çok etkilendiğim yönlerden biri Aborjin halkının yaşama karşı duyduğu derin saygı oldu. Onlar için doğa sadece bir kaynak değil, aynı zamanda bir öğretmen, bir dost. Bizim sahip olmak üzerine kurduğumuz sistemin karşısına birlikte var olmak fikrini koyuyorlar. Bu da bende güçlü bir sorgulama başlattı gerçekten neye ihtiyacım var ve neyi fazladan taşıyorum? Bir Çift Yürek yalnızca bir kültürü tanıtmakla kalmıyor aynı zamanda okuyucusunun ruhuna dokunuyor. İçsel bir arınma yaşamak hayata biraz dışarıdan bakabilmek ve başka bir bakış açısıyla yeniden şekillenmek isteyen herkese bu kitabı içtenlikle öneririm. Kendimi tekrar tekrar sorguladığım kelimelerin içime işlediği yalın ama çok güçlü bir eser. Uzun süre etkisinden çıkabileceğimi sanmıyorum.