kitâbiyat

Babalar, çocuklarına huzur hissi verecek kabiliyette yaratılmıştır. Aynı zamanda baba; güç, sekine, huzur demektir.
Reklam
Hiçbir çocuk cezayla eğitilmez. Zaten cezayla eğitilmiş insana da iyi yetiştirilmiş insan gözüyle bakılmaz. Hangi insan kendinin cezayla adam edildiğini övüne övüne anlatabilir ki? Çünkü ceza, insan eğitiminde kullanılan bir yöntem değildir. Belki hayvanlar cezayla eğitilebilir; ama insan ancak vicdanıyla terbiye olur.
Annelik, zayıf refleksle yapılabilecek bir görev değildir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bazı âlimlere göre; oruç, kişiye özeldir ve ecri Allah'a aittir. Resulullah (s.a.v) bir kutsi hadisi şerifte, Allah Teâlâ'nın kendisine şöyle vahyettiğini ifade buyurmaktadır: "Oruç bana özel bir ibadettir. Sevabını bizzat ben vereceğim." Bu alimlere göre; kul hakkı olan kimselerin oruç sevabı, başkalarına verilemez. Bu durumda kul borcu, kulun diğer amellerinden ödenir. Yine bu görüşte olanlara göre; orucun sevabı gizlidir ve kulun amel defterinde yazılmaz. Bu yüzden, alacaklı olan insanlar; kulun oruç sevabına dokunamazlar. Bu durumda; kulun sevabı bitince, alacaklı olanlarn günahları; borçlu kimseye yüklenecektir. Şayet borçlu kimsenin orucu tamsa; bu sevap diğer kullara verilemeyeceğine göre; oruç sevabı gelip kişiye şefaat edecektir. Yani oruç, kişiyi cehennemden kurtaracaktır.
Birçok çocuğun tuvalet alışkanlığı elde edememesinin temel sebebi, rahatça altına yapmak varken "neden tuvalete yapmalıyım" sorusunun cevabını algilayabilecek olgunluğa erişmeden bu alışkanlığın kazandirilmaya çalışılmasıdır.
Reklam
Çocuk yetişkin değildir. Çocuk çocuktur ve gelişim çağındadır. Yetişkinler yetişkin davranışını çocuklardan beklerken çok defa çocukları kendilerine çirkin gelir. Halbuki çocuklarının çocuksu davranışlarına eşlik edecek olsalar, çocuğun dünyasının tatlılığını göreceklerdir. Çocuk çocuktur. Misafirlikte, hastanede, camide, okulda, sokakta.. Çocuk her yerde çocuktur.
Çocuğun süslü bir odaya değil, anne yanında güven duygusunu solumaya ihtiyacı vardır.
Emoto, su damlacıklarını dondurup fotoğraf çekme kapasitesi olan karanlık alan mikroskobu altında incelediğinde, insanın titreşimsel enerjisinin, düşüncesinin, kelimelerinin, fikir ve müziğin hatta suya oynatılan filmlerin dahi suyun moleküler yapısını etkilediği bilgisine varmıştır. Su kristalleri deneyinin çok daha ilginç olan kısmı ise, sadece
İbnu'n Nefîs
Yine bir başkası şöyle der: "Bir gün Şeyh Alâüddin Bâbu'z-Zehûme'deki hamama girdi. Bir süre yıkandıktan sonra hamamın sofasına -kıyafetlerin çıkarıldiğı yere- geldi ve divit, kalem ve kâğit istedi. Ardından nabız hakkında bir makale yazmaya başladı ve bitirene kadar da devam etti. Sonra geri dönüp hamama girdi ve yıkanmaya devam etti."
Reklam
Üstad Muhammed Kürd Ali, Kunûzü'l-ecdâd adlı eserinde Imam bin Cerîr et-Taberi'nin hayatını anlatırken şunları ifade eder: "Onun hayatında boş geçmiş bir dakikaya rastlanmamıştır." el-Me'afâ b. Zekeriya bazı sika kimselerden şunu rivayet etmiştir: İbn Ca'fer et-Taberi ölüm döşeğindeydi, bir divit ve boş bir sayfa istedi. Kendisine 'Bu haldeyken mi istiyorsun?' denildiğinde şu cevabı verdi: "Ölüme kadar da olsa insanın ilimden el çekmemesi gerekir."
Allah'ın huzuruna çıkma ve hesap verme; çok zor ve uzun sürecek bir olaydır. Ebû Said el-Hudrí, bu konuda şöyle bir hadisi şerif rivayet etmektedir: "Kıyamet günü, 50.000 yıl sürecek bir zamandır." Ebû Said; "Bu ne kadar uzun bir süre" diye Resulullah (sav)'e sormuş ve şu cevabı almıştır: "Mümin için bu zaman kolay ve çabuk geçecektir. Mümin için bu süre, dünyada kılınan bir farz namazı bitirmekten daha uzun değildir."
Asla Unutulmaması Gerekenler: → Yara, en çok iyileşirken sızlar! → Kalp, en çok Allah'i zikrederken mutmain olur! → Gönül, en çok Allah'a teslim olurken sakinleşir! → Akıl, en çok okurken ve düşünürken mutlu olur! → Kul ise en çok Alah'a secde halinde iken huzurlu olur!
Meleklerin Tavsiyesi
Hacamatın önemini dile getiren ve sahih olarak değerlendirilen bir hadis-i şerife göre, Resûli Ekrem Efendimiz Mirâc gecesi yanlarından geçtiği her melek topluluğunun kendisine şöyle dediğini söylemiştir: "Ey Muhammed! Ümmetine hacamat olmalarını emret!" Hayber'in fethinde bir Yahudi kadını, kızarttığı koyunla Peygamber Efendímiz'i zehirlediği zaman, Allah'n Elçisi zehirin etkisinden kurtulmak için de iki omuzunun arasına hacamat yaptırmıştı.
Cenab-ı Hak bize şah damarımızdan daha yakın olduğu halde bizim O'ndan uzak ve gafil oluşumuz artık, "Şol mâhiler ki derya içredir dervayı bilmezler" misrainı doğrulamaktan başka bir şey değildir. Bu gibi anadan doğma körlere şu kıssayı anlatmak uygun düşer: Bir gün okyanusta yaşayan bütün canlılar hükümdarlarının huzurlarına gelerek derler ki: "Bizim su içinde yaşadığımızı ve sudan çıkarsak öleceğimizi söylüyorlar. Buna çok şaşırdık ve merak içinde kaldık. Bizi bu meraktan kurtarmanızı, suyun ne olduğu, nerde bulunduğu hakkında bilgi vermenizi, onu bize göstermenizi rica ediyoruz." Balıkların sultanı onlara şöyle cevap verir: "Siz bana susuz bir yer gösterin de, ben de size suyu göstereyim."
Resim