Luke, Pine River isimli bir kasabada aile yadigarı bir çiftlikte büyümüştür. Babası hasta kardeşinin hastane masraflarını ödemek için, arkadaşından aldığı para karşılığı çiftliklerini ona vermiştir. Tabii sonunda aldığı parayı ödeyince, çiftliği yeniden alacaktır. Fakat bu adam ölür ve çiftlik miras olarak 3 kız kardeşe kalır. Şehir dışında yaşayan Luke bunları sonradan öğrenir ve işlerini bırakıp, ailesinin yanına döner.
Diğer tarafta Medaline kardeşlerinin olduğunu, çiftlik miras kaldığını bilmesi bir yana, babasını bile tanımlamaktadır. Yine de bu çiftliği görmek için Pine River'a gelir.
Bilindik romantik komedi havasında bir kitap. Tek fark anlatımın iki karakterin çevresinden olmasının yanı sıra, bazı bölümlerin Luke'un hasta kardeşi Loe'nun ağzından da aktarılması.
Yazarın diğer kitaplarına göre; Pine River serisinin ilk kitabını sönük bulduğumu söyleyebilirim. Yine de serinin devamını okumak isterim. Bazen ilk kitaplar da biraz tutukluk olabiliyor.
Kitabı okumaya başladığımda önyargılıydım. Sebebini bilmiyorum bende.Bazen bir kitabı görürsünüz ve sadece okumak istemezsiniz ya aynen öyleydi duygularım. Daha sonra işte canım sıkıldı okumaya başladım. Ana karakterler çok ilginçti benim için. Yani hem ustalıkla anlatılmış hemde her ana karakter bir prens olmuyor sonuçta... Neyse işte intihar kulübü de çok ilginçti bence. Yani kaç yazarın aklına gelir bi intihar kulübü hakkında kitap yazmak.Hele prensin maceraları bence insan hayatının nasıl bir merak içinde geçtiğini anlatıyor... Neyse işte başlı başlına ilginçti bence...
İntihar KulübüRobert Louis Stevenson · İthaki Yayınları · 20191,570 okunma
Kitap okumak, bunamayı engelleyen en etkili ilaçtır.
Beynimiz öyle nazik bir organdır ki; kendisine değer verilmediğini görünce küsüp gider. Beyin için ‘Ya kullan, ya kaybet’ formülü geçerlidir.
İnsan beyninde, yirmi yaşından itibaren her gün, elli bin civarında sinir hücresi ölür. Ancak bu hücrelerin yerine yenileri gelmez. Vücudumuzun yenilenmeyen tek hücresi sinir hücreleridir.
Okumayan kişi, yirmili yaşlardan itibaren sürekli ölen sinir hücreleriyle bunamaya (demans) doğru yol alır. Ancak düzenli olarak okuyanlar, bu tehlikeden korunabilirler. Çünkü okumak beyin hücrelerini korur. Yapılan bilimsel çalışmalarda, okumanın, beyindeki elektrik aktivitesini ve kan akışını arttırdığı görülmüştür.
hepsi10numara.com/kitap-okumanin-...
Kitap akışı çok yavaş.Arka kapakta yazılanlar 400. sayfadan sonra başlıyor.Buraya kadar heyecan seviyeside düşük.Okumak istiyorsanız kısa versiyonunu okumanızı öneririm
Nazan Bekiroğlu, okumadığım yazarlardan biri daha. İyi ki okumuşum dediğim yazarların arasına kattım kendisini, büyük bir zevkle. Bir gazetenin kültür sanat bölümünde bir köşesi varmış, orada yazıyormuş. Bulup okumaya başladım bile.
Açıkçası okumaya başlarken büyük beklentiler içinde değildim. Sıradan bir aşk kitabı diye düşündüğüm bile oldu. Ama daha kitabın en başında yanıldığımı anladım. Nasıl güzel bir anlatım, nasıl bir keyiftir okumak bu kitabı, tadına doyamadım satırların. Bu kadar etkisinde kaldığım bir Hakan Günday vardı Türk edebiyatında, şimdi iki oldu. İkisi çok farklı türde yazsalar da Nazan Bekiroğlu ismi de zihnime kazıdığım bir diğer isim oldu. Her gördüğümde bir mola verip, kahve tadında dakikaların tadını çıkaracak olmak şimdiden beni heyecanlandırıyor.
Buram buram tarih kokuyor kitap, günümüze gelip gelip geçmişe gidiyor. Geçmişin farklı anlarında tekrar tekrar yaşayıp, sıçrıyor şimdiye. Büyükhanım'ın içler acısı muhacirlik günleri, İsmail'in yürek sızlatan mektubu, Setterhan'ın Azam'a tutkusu, Sofya.. Nasıl bu kadar güzel anlatılır, hayran kalmamak elde değil.