- Peki sokaktan çöp toplayanların sayısı hakkında bilginiz var mı? - Sadece İstanbul’da 10 bin civarında. Türkiye’de 200 bin kadar olduğu tahmin ediliyor. Bu onların beş yıl önce verdiği rakam. Krizden sonra daha da artmıştır. Çünkü sermayesiz iş. Kimse sana çöpten kağıt toplama diyemez.
Sayfa 39
Kitap delileri vardır mesela.Bunlarda kitap toplama arsuzusu durdurak bilmez.Kitabı okumak için almazlar,seyretmek,üzerine yatıp uyumak,okşamak için edinirler.
Reklam
Ben bir kitap okuyuncaya kadar o iki tane okurdu ama o kendi uydurduğu şeylerin büyüsünden hoşlanıyordu. Yıldırım gibi toplama çıkarma yapabilirdi ama kendi alacakaranlık dünyasını tercih ederdi; bebeklerin uyuduğu, sabah zambakları gibi toplanmayı beklediği dünyayı.
Sayfa 182
Hadi bakalım Ateyizler
Şiddetli açlıktan sonra iyileşmekte olan erkeklerde yaygın olarak göğüs gelişimi ve ender olarak da kendiliğinden süt salgılandığı görülmektedir. II. Dünya Savaşı'ndan sonra toplama kamplarından kurtarılan savaş tutuklularında bu tür binlerce örnek kaydedildi; bir gözlemci, yalnızca bir Japon savaş esiri kampından kurtulanlar arasında beş yüz vaka kaydetmişti. Açlık, hormon üreten bezlerin yanı sıra, bu hormonları yok eden karaciğerin işlevini de engelliyor olabilir. Normal beslenmeye dönüldüğünde bezler karaciğerden çok daha çabuk eski haline dönüyor ve bu durumda, hormon düzeylerinde patlama görülüyor. Burada da Kutsal Kitap'a bakarak, Eski Ahit patriklerinin modern fizyologlara öncülük ettiklerini görebilirsiniz: Eyüp, (21:24) iyi beslenen bir adam için şöyle der: "Göğüsleri sütle dolu."
Deli
- Evet öyle... Kitap delileri vardır mesela. Bunlarda kitap toplama arzusu durdurak bilmez. Kitabı okumak için almazlar, seyretmek, üzerinde yatıp uyumak, okşamak için edinirler. 
Sayfa 91
Sosyal destek ve iletişim açısından ne derece temelden yapılandırılmış olduğumuzu bolca konuştuk. Bu temel duygusal ihtiyaçlarımızı tatmin edebilmek için sosyal ağlar bize yepyeni imkânlar (!) sunuyor. Bu imkânlar sayesinde her birimiz internete her saniye milyonlarca bitlik veri yağdırıyoruz. Artık sadece bir şeyler yazıp göndermemiz yahut birtakım fotoğrafları aktif olarak beğenmemiz falan da gerekmiyor. Mobil cihazlarımız veya bilgisayarlarımızın içerisinde bulunan pozisyon ölçerler, jiroskoplar, hareket algılayıcıları, ekran aktivite kayıt yazılımları ve daha varlığının farkında bile olmadığımız yüzlerce farklı veri toplama aracı; yaptığımız en ufak jest ve mimikleri dahi sürekli kaydedip belli merkezlere sürekli bir veri akışı olarak göndermekte. Ceplerimizde taşıdığımız cihazlar, hani deyim yerindeyse “dijital amel defterleri” gibi ne yaparsak kaydediyor. Diyelim ki dijital bir metin okuyorsunuz. Bir sayfayı yukarıdan aşağıya izlerken sayfanın bazı yerlerini yavaş, bazı yerlerini hızlı geçeriz. Size o metni okuma kolaylığı sağlayan o uygulama neyse; büyük ihtimalle hangi sayfaların nerelerinde yavaşladığınızı, nerelere baktığınızı, ekranı hangi açılarda tuttuğunuzu, bulunduğunuz ortamın ışık miktarına kadar aklınıza gelebilecek her türlü veriyi kaydediyor. “Benim verilerimi kim ne yapsın?” diye düşünüyorsanız, haklısınız. Zaten amaç “bizzat sizin” verileriniz değil. Esas amaç “hepimizin” verilerini toplamak ve böylece davranışlarımızı yöneten kurallara dair karmaşık örüntüleri keşfedebilmek. Günümüzde belki de yapay zekâ teknolojisini en işlek olarak kullandığımız alan da tam burası.
Reklam
357 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.