3 Numaralı Name-i Hümayun Defteri

1.Mahmud - Nadir Şah Mektuplaşmaları

Kolektif
0/10
0 Kişi
4
Okunma
Beğeni
1.040
Görüntülenme
Nâme kelimesi Farsça'da mektup anlamına gelip bu kelime Osmanlı diplomatika geleneğinde farklı boyutlar kazanarak kullanılmıştır. Osmanlı padişahlarının yabancı devlet başkanlarına gönderdiği mektuplara nâme-i hümâyûn denilmiştir. Bunun yanısı- ra sadrazamların ve şeyhülislâmların dış ülkelerdeki muhataplarına göndermiş oldukları yazılı mesajlara ise mektup denilmekteydi. İran şahlarından Osmanlı padişahlarına gelen mektuplara nâme-i şâhî ya da kısaca nâme deniliyordu. Diğer yabancı ülke başkanlarından padişaha gelen mektuplara da genel olarak nâme denilmekteydi. Devlet başkanından alt kademedeki yazışmalar ise yine mektup adını alıyordu. Büyük Selçuklu Devleti'nden başlayarak XX. asrın ilk çeyreği nihayetinde hüküm- ranlığı sonlanan Kaçar Hanedanı'na kadar İran coğrafyasında hüküm süren devletlerin hemen hemen hepsi Türk hanedanlıkları olmakla birlikte özellikle Şah İsmail'in kurmuş olduğu Safevî Devleti'yle (1501-1736) birlikte Osmanlı-İran münasebetleri mezhep far- lılığının da etkisiyle oldukça çekişmeli seyretmiştir. Safevîler'den sonra İran'da saltanatı devr alan Afşar Hanedanına (1736-1794) mensup Nadir Bahadır Şah zamanında da Os- manlı-İran münasebetlerinin oldukça hareketli geçtiğine şahit olunmaktadır. Osmanlı Devleti ve İran arasında çok gerilimli zamanlar yaşanmakla birlikte, 3 Numaralı Nâme-i Hümâyûn Defteri, herhalde barışa en çok yaklaşılan dönemin söz konusu çabalarına ta- nıklık etmektedir. 1736 senesinde İran'da Nadiriye Devleti'ni kurmuş olan Nadir Şah, ilk iş olarak Mogan'da bir kurultay toplamış ve İran'ın önde gelenlerinden devlet başkanlığı için biat almıştır. Bilahare Osmanlı Devleti ile barış yaparak ülkesinin geleceğini sağlama almayı amaçlamıştır. Nadir Şah bu esnada İran ülkesini topyekûn Ehl-i Sünnet Mezhebi'ne ka- zandırmış olması karşılığında Osmanlı Devleti'nden bir jest beklemekteydi. O jest ise, mensubu bulundukları Caferiye Mezhebinin Osmanlı Devleti'nce beşinci mezhep olarak Ehl-i Sünnet'e dahil edilmesi ve Harem-i Şerif'te bu mezhep için bir rükün tahsis edil- mesiydi. İran tarafı bu konuda oldukça ısrarlıydı. Nadir Şah'ın, Ehl-i Sünnet'e dahil olma fikrindeki bir diğer saik de doğuda büyük bir tehdit unsuru olan Afganlılarla iyi geçinme çabasıdır.
368 sayfa

Yazar Hakkında

Kolektif
KolektifYazar · 9710 kitap
Kolektif eser, tek bir yazara atfedilmeyen, birden fazla yazarın ortaklaşa yazdığı veya katkıda bulunduğu eserlere verilen isimdir. Bu eserler, yazarların önceden belirlenmiş bir plan doğrultusunda birlikte çalışmasıyla veya her bir yazarın farklı bölümleri veya karakterleri ele almasıyla oluşturulabilir. Kolektif eserler, farklı türlerde karşımıza çıkabilir: - Romanlar: Birden fazla yazarın farklı bakış açılarını ve deneyimlerini bir araya getiren romanlar, kolektif eserlere güzel bir örnektir. Örneğin, "
Kelebeğin Rüyası
Kelebeğin Rüyası
" adlı kitap kolektif bir şekilde oluşturulmuştur. - Hikaye Kitapları: Farklı yazarların yazdığı kısa hikayelerin bir araya getirilmesiyle oluşturulan kitaplar da kolektif eserler arasında yer alır. Örneğin, "
26 Yazardan Tek Bir Hikaye: Adalet
26 Yazardan Tek Bir Hikaye: Adalet
" kolektif şekilde yazılan bir hikayeden oluşur. - Şiir Antolojileri: Birden fazla şairin şiirlerinin bir araya getirilmesiyle oluşan antolojiler de kolektif eser kategorisine girer. Örneğin, "
Güzel Yazılar - Şiirler
Güzel Yazılar - Şiirler
" gibi antolojilerde birçok şairin eseri yer alır. - Deneme ve Makale Derlemeleri: Farklı yazarların deneme ve makalelerinin bir araya getirilmesiyle oluşturulan derlemeler de kolektif eserler arasında sayılabilir. Örneğin, "
Sivil İtaatsizlik
Sivil İtaatsizlik
" gibi yayınlar.
Reklam
30 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.