Atatürk ölmedi. Atatürk bir milletin, milletlerin en asil ve ulusun kalbinde kök salan, tahtını oraya kuran efsanevi bir şahsiyetti. Oradan çıkmadı... Oradan çıkamaz...
tarih sayfaları karıştırılsın. mensup olduğu insanlığa atatürk tarafından yapılan hizmetlerin yüzde birini yapmış olan hangi adam var ki ölmüştür: hayır, atatürk ölmez ve ölemez çünkü bir millet dirilmiş ve o, millete ebedi hayatı vermiştir millet
yaşadıkça atatürk de yaşayacaktır.
atatürk bir medeniyet uygarlığı kaynağı idi. türkiye'yi avrupalaştırmak değil, fakat milletin müdafaası, istikbali, terakkisi için ona hayat olarak lazım olan unsurları vermek istiyordu. atatürk aynı zamanda türkiye'nin garp ile şark arasında bir köprü olmasını istiyordu. bugün hiç kimse onun ıslahatçı eserine saldıramaz.
istanbul'un bir köşesinde bir nur doğdu. bu nur anadolu'ya, türk yurduna geçti. karanlıkta kalanları aydınlattı. bu nur sahasını genişletti. o karanlıklarda ruhu ezilen on altı milyon insan, varlıklarını bildiler, gördüler, yurdun köşe ve bucağında kalmış yabancıları ve sefil ruhluları memleketlerinden kovdular, memlekette birbirinin elini vatandaş diye sıkmayacak kimse kalmadı.
bu nur, yayılma alanını az bir müddet içinde medeni memleketlere de sundu. evvela gözler kamaştı, sonra takdir hisleri belirdi. daha sonra alkış. bu nuru dağıtan, ruhları aydınlatan, koskoca bir tarih yaratan ne bir peygamberdi ve ne de bir sihirbaz... bu hakikatin ifade edebileceği bir kudretti. insanlık kendini bildi bileli emsalini çok az gördüğü bir adamdı. atatürk.
ölüm, yeryüzünde aman vermez tirpanını kullanmaya başladı başlayalı hiç bu kadar yüksek değerli bir varlığa saldırmış değildi. görüp sorabilsem ona: "atatürk'e nasıl kıyabildin, ölüm? onun kafasının içindeki beyin, sanki yalnız güneşin ışıklarından yoğrulmuş gibi, engelleri aşarak, zamanları ve mesafeleri yararak, uzakları gören ve bilen bir şeydi. Hiç böyle bir deha, yokluğa götürülür mü? onun, rengini göklerden almış gözleri, kimin üzerinde dursa, onun yüreğini mıknatıslar, sanki gözlerden yüreğe nufuz ederek içindeki en gizli duygu ve düşünceleri anlarlar. hiç o bakışların
parıltısı söndürülür mü?
dün acı hakikati öğrenerek mekteplerinin kapılarından hıçkıra hıçkıra çıkan türk yavrularının gözyaşlarına şahit olduysanız, mini mini kalplerde bile bu derece büyük bir yer almış olan insanın bütün bir millet tarafından nasıl insanüstü bir sevgiyle sevilmiş olduğunu daha iyi fark etmişsinizdir.
atatürk'ün ölümüne bugün onurun artık bir anıdan başka bir şey olmadığı dünyada büyük devlet adamı, büyük bir asker, yüksek derecede haysiyetli bir şahsiyet olarak ağlanmaktadır. ingiltere evvelce cesur bir düşman sonra da sadık dost olarak tanıdığı büyük adamı selamlamaktadır.
Bizzat Atatürk'ün bize aşılamış olduğu kendi şiarı: Meyus olmamak. Hiçbir vakit, hiçbir hadise önünde yeise (karamsarlık) kapılmamak, inancını kaybetmemekti.