Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

100 Soruda Türk Basın Tarihi

Hıfzı Topuz

En Eski 100 Soruda Türk Basın Tarihi Sözleri ve Alıntıları

En Eski 100 Soruda Türk Basın Tarihi sözleri ve alıntılarını, en eski 100 Soruda Türk Basın Tarihi kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İlginç
Morning Herald gazetesinin İstanbul muhabirliğini yapmakta olan William Churchill adlı bir tüccar 1836 yılında bir gün Kadıköy'de avlanırken bir çocuğu yaralamış. Bunun üzerine kendisini yakalayıp Üsküdar muhafızlığına götürmüşler; Churchill tutuklanmış. Ama o çağlarda kapitü­lasyonlarla yabancılara geniş hak ve dokunulmazlıklar tanındığı için Ingi­liz Elçiliği işe el koymuş; Churchill'i hemen koyuvermişler. îş bununla da bitmemiş, zamanın Dışişleri Bakanı Akif Paşa azledilmiş, Churchill'e de şunlar verilmiş: Pırlantalı bir nişan, on bin kantarlık (aşağı yukarı 350 bin kuruş değerinde) zeytinyağı ihracı için bir ferman, bir de gazete çıkarma izni. O sırada eski Dışişleri Bakanı Akif Paşa İçişlerine getirildiği için Churchill gazete imtiyazını kullanmaya cesaret edememiş, ama birkaç yıl sonra Akif Paşa bu görevden ayrılır ayrılmaz Churchill derhal gazetesini çıkartmaya karar vermiş. Hamidiye Türbesi karşısında, şimdi Dördüncü Vakıf Hanın bulunduğu yerde, bir basımevi kurarak 3 Temmuz 1840'ta gazetesini yayınlamaya başlamış.
Namık Kemal toplumun değişmesinde gazetelerin çok büyük bir rol oynadığı kanısındadır. Ona göre "Ülkemizin Avrupa'dan birkaç yüzyıl geri kalmasının başlıca nedeni basının olmamasıdır". Kemal'e göre basın, hükümetin gidişini kontrol eden bir organdır. Basının parlamento kadar önemli bir rolü vardır. Namık Kemal kendi gazeteciliğinden söz ederken de şöyle diyor: "Kendimi vatan hizmetkârlığı için doğmuş bilenlerdenim. Bu görevi yerine getirmek için yazıdan başka bir araç bulunmadığından elim kalem tuttuğu günden beri gazeteciliği seçtim."
Reklam
Türk basınında ilk yasaklamalar
Bizde basınla ilgili ilk yasaklar, 1858 Ceza Kanunu ile başlar. Bu kanun yayınlandığı zaman Türkiye'de daha topu topu iki gazete çıkmıştır: devletin resmî gazetesi Takvim-i Vakayi ve Ceride-i Havadis. Bir tek de dergi vardır: Vakayii Tıbbiye. Ama devletin yöneticileri ileriyi görmüşler ve basından gelebilecek zararları önleyebilmek için tedbir almaya başla­mışlardır! Gerçekte 1853 Ceza Kanunu Fransızcadan Türkçeye çevrilir­ken basınla ilgili maddeler de dilimize uydurulmuş ve ilk yasaklama böyle çıkmıştır.
1877 yılının ortalarına doğru, Kanunu Esasî'nin ilânından ve Meclisi Mebusan'ın açılmasından bir süre sonra yayınlanan resmî tebliğde şöyle denmektedir: "Eskiden, gazeteler yokken dedikodular yalnız ağızlarda dolaşırdı. Şimdi herkes aklına geleni birer gerçekmiş gibi yayınlıyor. Gazetelerde çıkan yazılan da herkes tümüyle gerçek sanıyor. Bu yüzden ortaya çıkan yanlışlar eskisinden çok önemlidir. Hükümetin icraatı aleyhine dil kulla­nanlar fesatçı sayılacağı ve bu çeşit yazılar yazanlara karşı gereken şiddet­li kanunî tedbirlerin alınacağı cümlenin malûmu olmak üzere devlet adına bu durum şimdiden ilân olunur."
İstibdat Döneminde sansürün nasıl uygulandığını çeşitli belgelerden ve o dönemde yaşamış bazı gazetecilerin anılarından anlıyoruz. Bu belgelerin en önemlilerinden biri Mabeyn'den, yani Yıldız Sarayı Başkâtipliği'nden Matbuat Müdürlüğü'ne gönderilen yönergedir (talimat)(2). "Yıldız Sarayı Hümayunu Baş kitabet Dairesi 1- Her şeyden önce
"0 = AH" favorim :D
O dönemden kalma belgelerde şu kelimelerin çıkartıldığı belirtiliyor: Grev, suikast, ihtilâl, anarşi, sosyalizm, dinamo, dinamit, infilâk, kargaşa­lık, hal, (hükümdarın tahttan indirilmesi), kıtal, (vuruşma), Kanunu Esasî, hürriyet, vatan, müsavat (eşitlik), Bosna, Hersek, Makedonya, Girit, Kıb­rıs, Yıldız, büyük burun (Abdülhamid'in burnu büyük olduğu için bu keli­me yasak edilmişti), Murad (Sultan Murad anlamına gelebildiği için), is­tibdat, beynelmilel (uluslararası), veliaht, cumhuriyet, mebuslar, Ayan azası, bomba, Mithat Paşa, Kemal Bey, inkılâp, tahtakurusu, (yanlışlıkla «tahtı kurusun» diye okunabileceği için); kimya ile ilgili yazılarda 0 = AH gibi simgelerin kullanılması yasaktı, çünkü bunlar «Abdülhamid=sıfır» anlamına gelebilirdi; hasta (hasta adam, yani Osmanlı İmparatorluğu), kardeş (yani Sultan Murad), vb.
Sayfa 38 - Istibdatta hangi sözler yasaklanmıştı?Kitabı okudu
Reklam
Abdülhamid'in kitap yakma işlemleri
İstibdat Döneminde Hükümetin en büyük düşmanlarından biri kitaptı. Kitaba karşı savaş açılmıştı sanki. Bu konuda dünyanın en ilginç belgele­rine bu dönemde rastlıyoruz. İşte bazı örnekler: Mabeyn Başkâtipliği'ne, yani Saraya yollanmış 7 Mayıs 1902 tarihli bir belgeden özetle: "Encümeni Teftiş ve Muayene'nin elkoyduğu 150 çuval kadar kitap ve
Sayfa 39 - Payitaht Abdülhamid dizisinde bunlara da yer verilseydi keşkeKitabı okudu
İlki favorim: Sabah Gazetesi olması da ironik..
İstibdat döneminde bazı dizgi yanlışları yüzünden gazetelerin kapatıl­dığı görülmüştür. Bu yanlışlann en ünlüleri arasında şunlar vardır: - "Şevketlü Abdülhamid» Arap harfleriyle «şu kötü Abdülhamid» olarak okunabilecek şekilde çıktığı için Sabah gazetesi bir süre kapatılmıştır. - Padişahın tahta çıkışının yıldönümünü bildiren bir yazıda bir dizgi yanlışı ile «leylei mes'ude» (mutlu gece) «leylei mesude» yani karanlık gece olarak çıkmış ve İkdam gazetesi hakkında kovuşturma açılmıştır. - "Hollanda kraliçesine bir nişan itası" (verilmesi,) konulu bir haber Takvim-i Vakayi gazetesinde bir dizgi yanlışı ile «nişan hatası» olarak çık­tığı için gazete 1908'e kadar kapalı kalmıştır. Çünkü jurnalciler o zaman 12 yaşında olan bir çocuğa nişan vermekle «hata» edildiğini padişaha du­yurmuşlar ve bunun bir çeşit muhalefet olduğunu belirtmek istemişlerdir. - Matbaai Amire'de (Devlet basımevinde) dizilip yayınlanan Salname'de (Devlet yıllığı) Kanunu Esasî'nin bir yaprağı cilde ters girdiği için bu, Padişahı baş aşağı görme dileği olarak yorumlanmış ve Devlet bası­mevi kapatılmıştır.
Sayfa 40 - "Dizgi yanlışları"Kitabı okudu
Dış basına duyulan korku
Victor Bérard 1897'de Paris'te yayınlanan «La politique du Sultan» (Sultan’ın politikası) adlı kitabında o yıllarda Paris'teki 17 gazeteye, Türkiye ile ilgili heyecan verici haber yayınlamamaları için sürekli olarak para verildiğini yazmaktadır.
Katılıyorum sözlerine..
Ahmet Mithat Efendi'nin Türk basınında özel bir yeri vardır. Kendisi­ne «yazı makinesi»'dedirtecek kadar çok yapıt koymuştur ortaya. Ama en önemlisi «halka yönelen» halkın anlayabileceği bir dilde, bir basitlikte yazı yazma çığırını açmıştır da ondan. «Halk tipi» gazeteciliğin, gazete yazılarında «vülgarizasyon»un kurucusudur ... Ahmet Mithat Efendi bir yandan da Basiret'e yazı yazar. İlk yazısı çok ilginçtir. Bunda, İstanbul'da gazete çıktığı halde bunlarda halka yarayacak yazılar bulunmadığından, gazetelerde çıkan yazıların da halkın anlayacağı dilde yazılmadığından yakınmaktadır. Şöyle der: "Yüzbinde bir kişinin anlayabileceği lisana biz millet lisanı diyebile­cek miyiz? Halkımızın kullandığı bir lisan yok mu? İşte onu millet lisanı yapalım. Arapça ve Farsçanın ne kadar izafetleri ve ne kadar sıfatları var ise kaldınversek... Şimdi meselâ, 'Devletimizin himematı mahsusei terak­ki perveranesi' diyoruz. Bunu kim anlayabilir? 'Daima ilerlemeye çalışan devletimizin himmet ve gayreti' denilse elbette daha çok anlayan bulunur."
72 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.