Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

100 Soruda Türk Basın Tarihi

Hıfzı Topuz

100 Soruda Türk Basın Tarihi Sözleri ve Alıntıları

100 Soruda Türk Basın Tarihi sözleri ve alıntılarını, 100 Soruda Türk Basın Tarihi kitap alıntılarını, 100 Soruda Türk Basın Tarihi en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Turan Dursun'nu, ölümünden yaklaşık bir ay önce Cağaloğlu'nda rastla­mıştım. "Sıra bende, dedi, biliyorum beni de öldürecekler. Tehdit mektupları geliyor, ama yapacağım bir şey yok!" Prof. Muammer Aksoy, Ocak 1990'da öldürülmüş, onu Martta Çetin Emeç izlemişti. Turan Dursun her gün şeriatçı çevrelerden gelen tehditler altında yaşamını sürdürüyordu.
Sayfa 156 - Gerçek Yayınevi, Yeniden Yazılmış İkinci Baskı: 1996Kitabı okudu
Yine aynı belgeye göre Havadis gazetesi ilk kuruluşunda örtülü öde­nekten 55 bin lira, Necip Fazıl Kısakürek ise 27 Mayıs'a kadar 147 bin lira almıştır. Kararnamede Orhan Seyfı Orhon'a ve Yusuf Ziya Ortaç'a örtülü öde­neklerden çeşitli tarihlerde 100 bin liraya yakın para verildiği belirtilmek­tedir. Peyami Safa da Başbakanlığa çeşitli tarihlerde dilekçeler göndererek yardım istemiştir.
Sayfa 114 - Gerçek Yayınevi, Yeniden Yazılmış İkinci Baskı: 1996Kitabı okudu
Reklam
Halk umduğunu bulamamıştır DP döneminde. Fiyatlar ucuz­lamamış, gelirler artmamış, hayat pahalılığı durmadan yükselmiştir. Birta­kım partililer görevlerini kötüye kullanarak yolsuzluklara yol açmıştır. Kara borsa ve vurgun işlerine adları karışanlar vardır. Particilik endişesi ile bunların korunduğu görünmektedir. Yolsuzlukların ortaya çıkartılması alerji yaratmaktadır partide.
Sayfa 107 - Gerçek Yayınevi, Yeniden Yazılmış İkinci Baskı: 1996Kitabı okudu
DP iktidarının ilk yılları basının mutlu bir dönemidir. Kovuşturmaya uğrayan, tutuklanan gazeteci yoktur. Hükümetle gazeteciler arasında ge­nellikle yakın ilişkiler kurulmuştur. Gazete sahipleri ile Başbakan Adnan Menderes arasında bir balayı dönemi başlamıştır o yıllarda. Ahmet Emin Yalman buna "Altın devri" diyecektir.
Sayfa 106 - Gerçek Yayınevi, Yeniden Yazılmış İkinci Baskı: 1996Kitabı okudu
1954-60 yılları Türk basın tarihinde sonu gelmeyen davalarla dolu ka­ranlık bir dönemdir. Yalnız dört yıllık bir süre içinde (Mart 1954 - Mayıs 1958) 1161 gazeteci hakkında kovuşturma yapılmış ve bunlardan 238'inin mahkûmiyetine karar verilmiştir.
Sayfa 116Kitabı okudu
1939 Eylül'ünde İkinci Dünya Savaşı patlak verir. Bütün dünyada ger­ginlik artar, olağanüstü önlemlere yönelinir. Türkiye savaşın dışındadır ama. 1940 Kasım'ında İstanbul bölgesinde sıkıyönetim ilân edilecektir. Artık savaş bitene kadar Hükümet bu sınırsız yetkileri kullanacaktır. Basın özgürlüğünün hiç lâfı olmaz bu dönemde. Bakanlar Kurulu gerekli gördüğü anda dilediği gazeteyi, dilediği sürece kapatacaktır.
Sayfa 96 - Gerçek Yayınevi, Yeniden Yazılmış İkinci Baskı: 1996Kitabı okudu
Reklam
6-7 Eylül olayları birtakım kışkırtmalarla düzenlenmiş fakat sonra Hükümeti önceden umulmayan bir ölçüde güç durumda bırakmış, Devle­tin başına türlü belâlar açmış bir konudur.
Sayfa 110 - Gerçek Yayınevi, Yeniden Yazılmış İkinci Baskı: 1996Kitabı okudu
Yunus Nadi'nin İstanbul'da çıkardığı Yeni Gün gazetesinin baskı makinesi bir gece Tophane'den eski bir gemiye yükletilerek İnebolu'ya kaçırılmış oradan da araba ile Kastamonu yoluyla Ankara'ya getirilmiştir. 1 Eylül 1921'de Yeni Gün Ankara'da çıkmaya başladı ve Millî Mücadele akımının önemli organlarından biri oldu. Cumhuriyetin ilânından sonra yeniden İstanbul'a dönen Yeni Gün, kısa bir süre sonra 7 Mayıs 1924'te yerini Cumhuriyet'e bırakacaktır.
Sayfa 76 - Gerçek Yayınevi, Yeniden Yazılmış İkinci Baskı: 1996Kitabı okudu
Türkiye'de ilk yerli haber ajansı 1911'de kurulan Osmanlı Telgraf Ajansı'dır (1911-1914). Salih Gürcü adlı bir kişinin kurduğu bu ajans, Devletten bazı yardımlar elde ediyordu. Havas ve Reuter Ajanslarıyla im­zalanan anlaşmalar gereğince de Osmanlı Telgraf Ajansı bu ajansların Türkiye'de haberlerini yayma tekelini almıştı. Gerçekte bu ajans Havas ve Reuter'in örtülü bir örgütüydü.
Sayfa 68 - Gerçek Yayınevi, Yeniden Yazılmış İkinci Baskı: 1996Kitabı okudu
Katılıyorum sözlerine..
Ahmet Mithat Efendi'nin Türk basınında özel bir yeri vardır. Kendisi­ne «yazı makinesi»'dedirtecek kadar çok yapıt koymuştur ortaya. Ama en önemlisi «halka yönelen» halkın anlayabileceği bir dilde, bir basitlikte yazı yazma çığırını açmıştır da ondan. «Halk tipi» gazeteciliğin, gazete yazılarında «vülgarizasyon»un kurucusudur ... Ahmet Mithat Efendi bir yandan da Basiret'e yazı yazar. İlk yazısı çok ilginçtir. Bunda, İstanbul'da gazete çıktığı halde bunlarda halka yarayacak yazılar bulunmadığından, gazetelerde çıkan yazıların da halkın anlayacağı dilde yazılmadığından yakınmaktadır. Şöyle der: "Yüzbinde bir kişinin anlayabileceği lisana biz millet lisanı diyebile­cek miyiz? Halkımızın kullandığı bir lisan yok mu? İşte onu millet lisanı yapalım. Arapça ve Farsçanın ne kadar izafetleri ve ne kadar sıfatları var ise kaldınversek... Şimdi meselâ, 'Devletimizin himematı mahsusei terak­ki perveranesi' diyoruz. Bunu kim anlayabilir? 'Daima ilerlemeye çalışan devletimizin himmet ve gayreti' denilse elbette daha çok anlayan bulunur."
72 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.