Saraylar, tapınaklar, evler,
ahırlar, depolar, duvarlar,
kapılar, sütunlar, süslemeler,
heykeller, sanat eserleri, kuleler, surlar, teraslar, bahçeler;
hepsi de sadece beş yıl içinde tamamlandı.
Yüz binlerce, hatta milyonlarca yıllık, acı verecek derecede yavaş seyreden insanın gelişiminden sonra her şeyi böylesine birdenbire ve tamamen değiştiren ve bir-iki-üç dokunuşta, yani M.Ö. 11.000, 7.400 ve 3.800'ler civarında, ilkel göçebe avcıları ve yiyecek toplayıcılarını, çiftçilere ve çömlekçilere, derken şehir kurucularına, mühendislere, matematikçilere, gökbilimcilere, metalürjistlere, tüccarlara, müzisyenlere, yargıçlara, doktorlara, yazarlara, kütüphanecilere, rahiplere dönüştürüveren şey neydi?
"Artık biz de tıpkı eskiler gibi, Satürn'ün ötesindeki gezegenlerin farkındayız. Öyleyse On İkinci Gezegen'in varlığına dair kadim kanıtları niye kabul etmeyelim?"
Öyleyse, yaşam Dünya üzerine başka yerden mi getirilmişti?
İnsanın evrim zinciri üstündeki konumu da bulmacayı karmaşıklaştırıyordu. Şurada bir kırık kafatası, burada bir çene kemiği bulan bilginler ilk başta insanın Asya'da 500.000 yıl önce türediğine inandılar. Ama daha eski fosiller bulundukça, evrim değirmeninin taşının çok, çok daha yavaş öğüttüğü açık hâle geldi. İnsanın atası olan maymunlar artık 25.000.000 yıl öncesine dayandırılıyor. Doğu Afrika'daki keşifler, insanımsı maymunlara (hominidlere) 14.000.000 yıl önce bir geçiş olduğunu gösteriyor. Ancak yaklaşık 11.000.000 yıl sonra, Homo sınıflandırmasına girecek ilk maymun-adam ortaya çıkıyor.
Gerçekten insan gibi olduğu düşünülen ilk varlık (Gelişmiş Australopithecus), Afrika'nın aynı kısımlarında yaklaşık olarak 2.000.000 yıl önce yaşadı. Homo erectus'u üretmek de bir milyon yıl daha aldı. En sonunda, bir 900.000 yıl sonra, ilk ilkel insan ortaya çıktı; kalıntılarının ilk kez bulunduğu sit alanının adı olan Neanderthal ile adlandırıldı.
Gelişmiş Australopithecus ve Neanderthal arasında 2.000.000 yıldan fazla zaman geçmiş olmasına karşın, bu iki grubun araç gereçleri olan keskin taşlar, neredeyse aynıydı ve bu grupların kendileri (nasıl göründüklerine inanıldığı biçimiyle) birbirlerinden zor ayrılmaktaydı.
Tiamat ve Dünya'nın rolleri ve onlara yapılan göndermeler, görülen o ki, birbirinin yerine geçebilmektedir. Dünya, yeniden bedenlenen Tiamat'tır. Ay'a, Dünya'nın "koruyucusu" denir;
Tiamat'ın Kingu'ya, baş uydusuna koyduğu ad da budur.