1871 Paris Komünü Tarihi

Prosper Olivier Lissagaray
İlk Proletarya Diktatörlüğü olan Paris Komünü, 3. Cumhuriyet’ten hızını alan Paris’tekikomünarların 18 Mart 1871’de Paris’i ele geçirmesi ile kuruldu. 1870 yılındaki harpten sonra Paris, Prusyalılar tarafından kuşatılmış, İmparatorluk (III. Napeleon) tarafından terkedilmiş, ihanet edilmiş, öksüz bırakılmıştı. İmparatorluğun ağır yenilgisi sonrası 3. Cumhuriyet kurulmuştu. Prusyalılar tarafından kuşatılan Paris, 21 Mayıs 1871’den sonra düştü ve 21-28 Mayıs arasında 30 bin Komünar idam edildi. 38 bini hapse atıldı. 7 bini sürgün edildi.
Sayfa 18
Mesele işçi sınıfının iktidarı olduğu zaman, birbirine düşman Fransız ve Prusyalılar dost olmakta gecikmediler.
Reklam
İnanın bana, tutunamazsınız; sizin kadınlarınız gözyaşları içinde, ama bizimkiler ağlamıyorlar.
Sayfa 227 - c: 1
8 Mayıs 1870’te, yani yıkılışa aylar kaldığında yapılan halk oylamasında “İmparatorluk rejimi 1852’den bu yana üçüncü kez yedi milyondan fazla oy topluyordu. Büyük kentler cumhuriyetçiler tarafından kazanılmış, küçük merkezler ve kırsal kesimler yerleşik düzene kalmıştı.”
Sayfa 48
Benim, ortada yalnızca savaşmak isteyen ve savaşan kadınları gören yaralı bir yüreğim var. Size bir delege olarak söylediklerimi ihbar anlamında değerlendirmeyiniz. Bunu yapmak aklımdan bile geçmez. Ama yurttaş olarak, Komün üyelerindeki zaafların gelecekteki tasarılarımızı başarısızlığa uğratmasından korkuyorum.
Sayfa 228 - c:1
48 Haziranında olduğu gibi, barikatların arkasına gizlenip kaldırım taşlarından oluşan silahlarla karşı koymaya çalışan umutsuzlar söz konusu değildi şimdi. 1793’ten çok farklı bir biçimde silahlanmış olan 71 Komünü, altmış binden fazla savaşçıya, yüz binlerce tüfeğe, bin iki yüz topa, beş tabyaya, Montmartre, Belleville ve le Pantheon’un kapladığı geniş bir bölgeye, yıllarca yetecek kadar araç gerece sahipti ve eğer isteseydi milyarlara da sahip olabilirdi. Kazanmak için geriye ne kalıyordu? Biraz devrimci içgüdü. Belediye Sarayında buna sahip olduğu için övünmeyen hiç kimse yoktu.
Sayfa 206 - c:1
Reklam
Komün yenildikten sonra tutuklanan diğer tutsaklar gibi aylarca berbat koşullarda tutulan Louise Michel, yargılanmaya başladığında mahkeme heyetinin yüzüne şöyle bağırıyordu: “Kendimi savunmak istemiyorum, kimsenin beni savunmasını da istemiyorum! Ben her şeyimle toplumsal devrime aidim ve yaptığım her eylemin sorumluluğunu kabul ettiğimi ilan ediyorum. … Beni generallerin infazına katılmakla mı suçluyorsunuz? İşte yanıtım: Evet, onlar halkın üzerine ateş etmek istediği zaman Montmartre’de olsaydım, bu türden emirler veren insanların üzerine tetiği çekmek için bir an bile duraksamazdım.” Hakkında ölüm cezası istendiği açıklandığında, “Mademki özgürlük için atan yüreğin yalnızca bir kurşun hakkı var, ben de kendi payımı istiyorum. Eğer yaşamama izin verirseniz intikam diye bağırmaktan vazgeçmem ve Af Komisyonundaki katillerden kardeşlerimin intikamını alırım. Eğer korkak değilseniz, beni öldürürsünüz” dedi. Ama onu idam etmeye cesaret edemediler ve ömür boyu hapis cezasıyla Yeni Kaledonya’ya sürgüne gönderdiler.
Sayfa 137 - c:2
Kardeşim, seni yanıltıyorlar. Bizim çıkarlarımız ortaktır. Benim istediğim şeyi sen de istiyorsun. Benim talep ettiğim özgürleşme, aynı zamanda senin özgürleşmendir. Paris’in istediği şey, toprağın köylüye, iş araçlarının işçiye ait olmasıdır.
Sayfa 249 - c:1
Sabah Komün, akşam Kurucu Meclis idi. Komün’ün politik biçimi üzerindeki ihtilaf, Komün olayının ayrılmaz bir göstergesidir.
Sayfa 130
Binlerce Komünar canını yurtdışına çıkarak kurtarabilmişti. Ancak bunlar tespit edildiklerinde çoğu kez bulundukları ülkelerin hükümetleri tarafından Fransa’ya teslim ediliyorlardı. Victor Hugo Brüksel’de, kaçakların geri verilmesini kabul eden Belçika hükümetini bir mektupla protesto etmiş ve tam bir siyasi lince maruz bırakılmış ve sonunda ülkeden kovulmuştu. Yani pek çok ülkede baskı bu derece yoğundu. Bu yüzden Komünarların çoğu, Fransa’da genel affın ilan edildiği 1880 yılına dek, bulundukları her yerde kaçak yaşamak zorunda kaldı. Bu süreçte Enternasyonal, dayanışma kampanyaları düzenleyerek elinden geldiğince bu insanlara sahip çıkmaya çalıştı. Burjuvazi linç kampanyaları düzenlerken, pek çok ülkede işçiler Parisli kardeşleri için kitlesel cenaze törenleri düzenlediler. İngiltere, Belçika, Almanya ve İsviçre’de Komünle dayanışma için dev gösteriler yapıldı, kıyımcılara nefretler yağdırıldı, Versailles’a tepki göstermeyen hükümetler suç ortağı ilan edildi.
Sayfa 109 - c:2
Reklam
29 Mayıs tarihli Times gazetesi şöyle yazıyordu: “Gözlerini yere dikmiş tutsakların arasında, ulusal muhafız üniforması giymiş bir genç kızın başı yukarıda yürüdüğünü gördüm. Uzun boylu ve uzun sarı saçları omuzlarında dalgalanan bu genç kız bakışıyla tüm dünyaya meydan okuyordu. Kalabalık ona hakaretler yağdırıyor, o gözünü bile kırpmıyordu ve Stoacı tavrıyla erkeklerin yüzünü kızartıyordu.”
Sayfa 98 - c:2
Kışlalar, cezaevleri, garlar, okullar, yani Komünarların toplanıp götürüldükleri her yer toplu infaz alanına dönüşmüştü. Burjuvazi için bu kan gölü, yürek ferahlatıcı bir intikamdı; ezilen, sömürülen, horgörülen “ayaktakımı”nın 72 günlük iktidarının intikamı! Burjuva gazeteler askerleri daha da şevklendirmek için birbiriyle yarışıyordu. Üstelik sadece Fransa’dakiler değil! Ve sadece gazeteler de değil; canilik burjuvazinin saygın “bilim yuvaları”ndan da fışkırıyordu. Bir İngiliz tıp dergisi, tutsak Komünarların denek olarak kullanılması çağrısında bulunuyordu!
Sayfa 91 - c:2
Bu ölüler ordusunun defini tüm güçleri aşacağından onu eritmeye çalıştılar. Sığınaklar cesetlerle doluydu; içine yanıcı maddeler atılarak ölü yakma fırınlarına dönüştürüldü; geriye bir bulamaç kaldı. Buttes-Chaumont’da üzerine petrol dökülü devasa bir odun yığını ateşe verildi ve günler boyunca tiksinç kokusuyla kalın bir duman ağaçlıkların üzerini kapladı
Sayfa 380
Resim