Ömrü boyunca pek çok coğrafyaya seyahat etmiş, 20'ye yakın dil bilen ve farklı kültürlere ilgi duyan Amerikalı bir yazar Francis Marion Crawford. İlgi alanlarından birisi de 1884'te buradayken evlenip 10 yıl boyunca belirli aralıklarla ziyaret ettiği İstanbul’dur.
Yazar, bir seyahatname niteliğinde kaleme aldığı eserinde İstanbul’un 19.yy sonlarını aktarır okuyuya ve son derece yalın bir dil kullanır. Kitabın en beğendiğim özelliği, yazarın okuyucuyu sıkmayan, neyden ne derece az veya çok bahsetmesi gerektiğini bilen, anlatımın dozunu iyi ayarlayan bu yazarlık yeteneği ve dönemin İstanbul’unu gelişigüzel değil de başlıklara ayırarak anlatma tercihi oldu. Birkaç sayfada Boğaz’ı anlatırken başka sayfalarda çarşıları/pazarları anlatıyor, başka başka sayfalarda şehrin sosyal yaşantısını, sokaklarını, aile ilişkilerini, mezarlıklarını, kozmopolitliğini, trafiğini, köprülerini, mimarisini vesaire…
Üstelik kitap, aynı yıllarda İstanbul’da bulunmuş olan Edwin Lord Weeks adlı ressamın, İstanbul'u resmettiği -neredeyse her sayfada mevcut olan- birçok resimle de zenginleştirilmiş. Yani bir yandan Crawford’un İstanbul betimlemelerini okurken yanıbaşında da Weeks’in çizimleriyle kafamızda daha belirgin bir 1890’lar İstanbul’u oluşturmayı başarmışlar.
Sanıyorum ki şu kitabı bu saatten sonra çevremde tavsiye etmeyeceğim kimse kalmayacak.