Marx 1840lı yıllarda sistemini daha ayrıntılı bir biçimde açıklamaya başlarken, bütün bu devrimci geleneklerin mirasından faydalanıyordu. Hegel'in kullandığı anlamda hürriyet, zorunluluğun bağımsızlığa, kör iktisadi güçlerin de insan aklının bilinçli kullanımına boyun eğmesi gerektiği anlamına geliyordu; birey, mevcut toplumsal düzenin kendisini tâbi tuttuğu öz-yabancılaşmadan kurtulup "sosyal varlık" kimliğini yeniden edinebilmeliydi.