Yirmi iki gün, iki kar yağışı, bir dolunay..kırk sekiz fincan kahve, otuz fincan çay, eser miktar çikolata... üç kitap, bin iki yüz elli beş sayfa, onlarca alıntı... iki'si başrol on'a yakın süper karakter, üç tane çok güzel şarkı, BİR DÜNYA, İKİ AY...
-Aomame kadehin içindeki kırmızı şaraba baktı.''Belki de korkuyorumdur. Fakat en azından sevdiğim biri var'' ''O seni hiç sevmemiş olsa bile mi?''
''Yürekten sevdiğin bir insan varsa, bir kişi olsun yeter, hayatın kurtulmuş demektir O seni sevmese bile'' -
Alıntısının peşine düşerek başladığım 1Q84 maceram bitti ama kafamın içinde hala;
Kulaklığından Janácek' in Sinfonietta'sını dinleyerek parkta kaydırağın üzerinden biri sarı, diğeri yeşilimtırak iki Ay'ı izleyen Tengo var. Onunda kafasında Aomame...
''Fakat sözcüklerle açıklandığı anda yitirilen anlamlar olur''
Bu cümleyi ikinci kitabın ortalarında falan okumuştum.
Hem bu '1Q84' kitabında hem de Murakami nin diğer kitaplarında gerçekten yaşanan bir durum. Açıklamaya çalıştığında, okurken zihninde açılan pencerelerin bir çoğu kapanıyor.Sadece yazar ile okuyan arasında yaşanan ama anlatılamayan duygular var.Kitapta gelişen olaylardan ziyade bence hissettirdikleri, hatırlattıkları önemliydi ve bu sebepten dolayı 10 puan! 10 puan! 10 puan!
Kitabın genel konusu, bir şekilde yaşadığı 1984 yılından, cevaplanması gereken sorularla dolu 1Q84 yılına geçen spor
hocası Aomame ile tam zamanlı matematik öğretmenliğiyle yarı zamanlı yazarlık yapan Tengo nun birbirlerine önce aşık olduklarını anlamaları sonrasında birbirlerini aramaları, üçüncü kitapta onların peşine düşen çirkin kral Uşikava finalde ise kavuşup tekrar normal 1984 yılına geri dönmelerini ve istiklal marşı, kapanış :)
Murakami olayları basitten zora gidip işleri soğan gibi katmanlı bir hale getirdikten sonra finali yine Sahilde Kafka gibi basit duran ama bence olması gerektiği sade yapmış.
Gerçek hayat gibi basit bir vazgeçiş ya da basit bir kabul ediş.
kitabın normal akışına bakılınca sonlar biraz sönük duruyor bu kitapta da öyle ama dediğim gibi bence normal, güzel yani.
Bölüm bölüm baktığımızda; en zayıfı birinci kitaptı çok tekrar çok ayrıntı vardı ama okunuyordu, merak uyandırıcıydı. En güçlüsü ikinci kitaptı, benim favorim, Murakami nin büyüsünü hissettirdiği kitaptı.
Üçüncü kitap biraz daha nasıl desem toparlayıcı ve heyecanlıydı aksiyonu bol bir de son olduğunu bildiğin için kafanda farklı farklı sonlar oluşturduğun bir bölümdü.ikinci kitapta can sıkıcı bir tip olan Uşikava üçüncü kitaba müthiş hava ve aksiyon katmış.Hem Aomame yi takip ederken yaşadıkları, pratik zekası, hem de geçmişi ile hem keyifli hemde üzücü bir karakterdi.
Yine diğer kitaplarında olduğu gibi harika klasik müzik repartuarının şovunu yapmış Murakami :)) Ama ben direndim! O Janácek istedi ben Zeki Müren dinledim o Bach istedi ben Harun Kolçak dinledim :) bence önemli olan satırları okurken hissettiğim geçmiş zamandı ve benim geçmiş zamanımda kulağımda çalan şarkılar bunlardı.
Ve yine sınırları bazı bazı zorlayan erotik sahneler oluşturmuş.Çok gerekli miydi bilmiyorum ama bence çok da rahatsız edici değildi.Ben rahatsız olmadım.Olmasaydı da olurdu dediğimiz bazı ayrıntılar da vardı tabi :)
Kitaptaki karakterleri genel olarak çok beğendim, bir çoğu ayrıntlarıyla işlenmiş ve hikayeye katkı veren tiplerdi bazıları az süre almış ama değer katmışlar.
Benim favorim Tengo. Ailesiyle olan, özelikle babasıyla olan ilişkisi, okul dönemi, kolay vazgeçişi ama aslında içinde yaşadığı saplantıları... aklımdan çıkmayacak bir karakter oldu.
Harika sahneler vardı .tarikat lideri ile Aomame nin otel odasında konuştukları bölüm.tengonun babası komadayken babası ile hesaplaştığı bölüm.saklanan karakterlerin kapısına NHK görevlisinin geldiği bölümler ki özellikle bu bölümler çok rahatsız edici ve gericiydi.
Velhasıl...okurken anladıklarımı yazarken anlatamayacağım belli ki kısa keseyim öyleyse, ben beğendim kitabı, çok mu az derseniz 1255 sayfalık bir kitap öyle idare eder denip de okunmaz ama Murakami 'yi sevip, Muraka' miyi anlamıyorsanız da adamı sıkar... az sıkılarak çok beğenerek okudum ben yazarın meraklısına da tavsiye ederim.
son bir not: Pupa hava, liltle poople, maza, tarikat, paşiva, raiva vs vs... konu ve içinde geçen ne olursa yazarın derdi çoğunlukla aynıdır o derdini anlatmak ister. Birinci kitapta Tengo nun ağzında şöyle demiş Murakami;
''Kendi içinde gizlenen öyküyü bulup çıkartarak, doğru sözcüklerle ifade etmek değil miydi yazarlık?
İkinci kitap incelemesi
#102059922 Birinci kitap incelemesi
#100541466