Büyük Rus yazar Dostoyevski’nin, “Sabahları erken kalkarım çünkü bir an önce
çalışma masamın başına geçip hikâyemin
nasıl devam ettiğini merak ederim,” dediği rivayet edilir. Stephen King ise karakterlerini daha
hikâyesinin başında çıkışı olmayan bir duruma
sokar, ardından da onların bu durumdan kurtulma çabalarını izler; öyle yaptığını söyler yani...
Bilmiyorum; belki bu dehaları sabahları
masalarının başında ziyaret eden, kalemlerini
edebiyatın en mükemmel eserini yazmaya iten,
kendilerini de yazının Olimpos Dağı’na çıkaran
bir ilham perisi gerçekten de vardır.