Abdülkadir Geylani'nin Sohbetleri

Abdülkadir Geylani
EY OĞUL! Öldüğün zaman beni görür, tanırsın. Beni; sağında, solunda, senin için külfetlere katlanırken, sana zararlı olan şeyleri defetmeğe çalışırken, senin için bir şeyler isterken görürsün. Daha ne zamana kadar, insanları Allah’ın tasarrufuna ortak koşacaksın? Daha ne zamana kadar insanlara dayanıp güveneceksin? Şu husûsu katʼiyetle bilmen gerekir ki, Allah'ın irâdesi taalluk etmeden, insanların hiç biri sana fayda getiremez, zarar da veremez. Fakîri de, zengini de. Efendisi de, zelîli de... Sana, Azîz ve Celîl olan Allah gerek. Senin, O'na dayanman, O'na güvenmen gerek. Aslâ insanlara dayanma, güvenme. Kendi sa'y ü gayretine, gücüne - kuvvetine ve didinmene de dayanma, güvenme. Yalnız ve münhasıran, Azîz ve Celîl olan Allah'ın fazlına dayan, O'na güven. Sana çalışma gücü veren, çalışarak kazandığın emeğini sana rızık olarak veren Allah'a dayan, O'na güven. İşte böyle yaparsan, o, seni kendisiyle birlikde yürütür. Sana, kudretinin hârikalarını gösterir. Mukadderâtı cümlesinden olan hârikaları gösterir. Senin kalbini kendisine ulaşdırır. Sonra da o kalbe, geçmiş günlerini hatırlatır. Tıpkı cennet ehlinin, cennetde, dünyâdaki günlerini hatırlaması gibi.
Sayfa 296
Sen, kalbsiz bir dilden ibâretsin. Söylediklerin dilinde kalmakdan öteye geçmiyor. Çünkü kalbin yok. Sen, bâtınsız bir zâhirsin. Halvetsiz bir celvetsin. Allah ile hemhâl oluşun yok. Savletsiz bir cevletsin. Merhale katetme gücün yok. Hücum etme tâkatin yok. Kılıcın tahtadan. Okun kibrit çöpünden. Ayrıca, sen bir korkaksın. Cesâretin yok. Zayıf bir ok seni öldürür. Bir sivrisinek, senin kıyâmetini koparır....
İmanı olan herkes, benim sohbetlerimi dinlemekle sebat eder. İmanı olmayan benden kaçar...
Resim