İkinci Dünya Savaşının son günleri. Yazar, Almanya'da bir kampta tutulan eşinin sağ olarak gelmesini bekliyor. Her gün kamplardan tutsakların katledildiği haberleri geliyor. İşte bu durumda bulunan bir kadının yaşadığı kaygıları,acıları neredeyse saat saat yazdığı günlüğünden okuyoruz. Olay tamamen gerçek.
Yazarın, bize günlüğünden aktardığı, o kaygılı,huzursuz,eşinin halen sağ olup olmadığını bile bilemediği, hiç bir haberin ulaşmadığı ve sadece kaygılı bekleyişin sürdüğü günlerdeki ruhsal durumunu, bize tüm gerçekliğiyle yansıtması muhteşem bir şey. Ama o bölümler, bir o kadar da sıkıcı bir şekilde okunuyor. Bu da bir gerçek.
Kitapta,ayrıca ,yazarın eşini tutuklayıp kamplara gönderen Gestapo şefi ile olan ilişkisini anlatan bir bölüm ve Paris kurtulduktan hemen sonra olan olayları anlatan bir bölüm de bulunmaktadır. Bu bölümlerde olaylar, son derece akıcı bir şekilde anlatılmaktadır. ve tamamen yazarın yaşadığı gerçek olayların bize aktarımıdır.
Benim okuduğum baskıda, kitabın sonuna iki tane de kısa öykü eklenmiştir.
Kitabın, sadece o acılı ve kaygılı bekleyişin, müthiş bir şekilde yansıtılmış olması için bile okunması gerektiğini düşünüyorum.