Açgözlülüğün üç “birincil” özelliğinin (yani aşırı arzu, iflah olmazlık, kendini hak sahibi görme) yanında kimi diğer dışavurumlar da mevcuttur. Bunların da bazıları şunlardır: Sürekli bir acele hissi, nankörlük, empati eksiklikleri ve üstbenlik işlevlerinin yozlaşması. Acele etmek, ki barındırdığı psikanalitik düşünme bakımından fena derecede eksiktir, açgözlülüğe sıkça eşlik eder zira bekleyebilmek, bedenin ve zihnin “tok olmayan” hallerine tahammül etmeyi gerektirir. Tedarik beklemek aynı zamanda, sırayla kullanmak, başkalarıyla paylaşmak ve ürünlerin pek de mucizevi sayılmayacak şekilde yenileneceğine inanmak anlamına gelir. Açgözlü bireyler, her daim tok olmak isterler ve tedarik noktaları arasındaki zaman boşluklarına tahammül edemezler; sabırsızlık, mal hırsının ikiz kardeşi gibidir. Nankörlük de açgözlülüğün sık eşlikçilerindendir. Shakespeare'in "taş kalpli düşman” (Kral Lear, 1607, I, iv, s. 283) diye nitelendirdiği nankörlük, özü itibarıyla, kişinin başkalarından iyilik, sevgi veya maddi birtakım şeyler aldığını kabul etmeyi reddetmesidir. Minnet nedir bilmeyen kişiyi bu anlamda ne kadar şımartırsanız şımartin, kendisine yeterli gelmeyecektir. İçten içe, kendisine çocukluğunda yaşadığı mahrumiyetten dolayı “borçlu” olunan miktarı hesaplamaya devam edecektir. Böylesi bir birey sunulanların tadını çıkaramaz ve velinimetlerine herhangi bir minnet duymaz. Verilenleri toplar, insanların cömertliğini görmez ve daha fazlası için kıvranır durur (Akhtar, 2012; Bergler, 1945).