İnsanın güvenli bir durağı olmadıkça gelip geçici bütün güzel fırsatların, yaşam parçalarının hiçbir anlamı kalmıyordu. İnsan, her dakika çevresini devler, ejderhalar saracak, kendisini alıp yitik cehennemlere götürecek sanıyordu. Bu duygular içinde yaşamak, ne kötüydü. Böyle güvensiz bir çalkantı ortasında yenecek baklavaların, böreklerin, şekerlemelerin, bifteklerin ne anlamı olabilirdi ki?