Merhaba arkaşlar, açsanız yorumu okumayın lütfen zira epey açlık çekeceksiniz.
Yazarın basılan ilk kitabı ve büyük ses getirmiş. 1920 Nobel Edebiyat Ödülü alan Hamsun yazar olmak için çok emek harcamış, çok sefalet çekmiş. Kitap çok merak uyandırıcı ve kolay okunuyor.
Yazar olmaya çalışan bir gencin günü birlik yaşamı anlatılmaktadır.
Kahramanımızın çektiği açlık sefalet öyle bir anlatılmış ki sanki siz yaşıyorsunuz. İliklerinize kadar aç, çaresiz, parasız. Öyle böyle değil odun parçası kemirecek kadar aç.
İnsan açlıktan ölmez ama gururdan ölür. Gururlu gencimiz hiç kimseden hiçbir şey istemez, hiç eşyası yoktur. Yeşil bir battaniye ve üstündekiler. Yeleğini dahi satmıştır. Yeleğini geçtik, ceketinin düğmelerini bile satmak üzere söker.
Geçmişi yok,gelecekten kuşkulu, ailesi yok, ismi bile yok. Sokaklar yatağı, gökyüzü yorganı durum bu kadar vahim. İçim darlandı okurken bu kadar açlığı nasıl kaldırabilir insan. Çaresizlikten hiç ceketinizin cebini söküp çiğnediğiniz oldu mu, köpeklere verilen kemiğe dişlerinizi geçirdiniz mi?
İşiniz gücünüz bir parça ekmek sadece bunu düşünüyorsunuz, barınma, giyinme, yıkanma vs bunlar lüks.
Sonra kendinize ve etrafınızdakilere bakıyorsunuz, ben bunu yemem şımarıklığı, çöpe atılan ekmek ve yemek artıkları, restoranlarda çekilen fotoğrafların (bakın biz neler yiyoruz der gibi) aç insanların gözlerine sokulması vs vs. Utandım vallahi
Kitabı empati yapmak adına mutlaka okumanızı öneririm.
Kitapla kalın sevgili dostlar