“Ben gizli bir hazine idim. Bilinmek istedim, mahlukatı yarattım” (Süyûti, ed-Dürerü'l-Müntesire, s. 125; Ali el-Kàrî, el-Esrârü'l-Merfûa', s. 273).
Bu hitaba ilk önce muhatab tabiki insan. Eşref-i Mahlukat olan ademoğlu. Hep arayış içinde olması o hazineyi bulma isteğinin fıtratına nakşedilmesi olabilir mi bilmem ama, bulmaya yaklaşanlar hep arayanlar olmuş.
Tabi bu arayışın usul ve kaidelerini bulması da gerekmiş. Uzun olan kısmı var, daha kestirme ve çabuk kısmı da var. Kimi bu işten habersizce ömür sermayesini bitirirken, yolun çetrefilli ve uzun olması aramasına sonuç bulamadan kimisinin ömrü vefa etmemiş. Bazısı bu işin kısa ve sağlam yolunu bulmuş da kısa sürede sultanlardan bir sultan olmuş. Hem dünyada hem de ahirette.
Olması kesinlikle lazım, isteyene mecburi, istemeyene zoraki olmayan bu hazineyi keşfetme yolu, belli adap, edep ve kurallarla çevrili. İnce ince işlenmiş. Ömrü boyunca ibadetle uğraşan bu yolda mesafe kat edemezken bir ah çeken kanatlanıveriyor menzile doğru. Nice saltanat, güç ve kuvvet sahibi, bırakıp bu kamburları sırtından, erimek için kapısında geceliyor bu yolun.
Kitap hakkında genel bilgilere merak edenler rahatça ulaşabilir. Ancak kalabalıklar içinde bile kendinizi yalnız hissettiğiniz zamanlarda, yalnızken de tüm dünyaya sahip gibi olduğunuz anlarda neden Rad Suresinin 28. ayetine muhatap olduğumuzu, bize, edep, adap, usul ve vusule dair noktaları anlatmaya çalışan, bir damla sekinet isteyenlerin okuması gereken satırlardır vesselam.