Bir servetinin tamamını harcadıktan sonra babasının servetine konmak için onu ortadan kaldırmaya karar verdi, fark edilmeyecek bir zehir hazırlayabilmek için Paris'in kamu hastanesi olan Hotel Dieu'de gönüllü olarak çalışmaya başladı.
Bana tepeden bakarsanız, bir aptalı görürsünüz. Bana aşağıdan bakarsanız, tanrınızı görürsünüz. Bana tam karşıdan bakarsanız kendinizi görürsünüz.
-Charles Manson-
Seri cinayetin belirleyici bir özelliği durulma dönemidir. Bir katilin suçları arasında haftalar, aylar, hatta yıllar olabilir. Ancak tüm bu zaman zarfında kana olan açlığı içinde her geçen gün büyür ve işkence ve ölüm fantezileri giderek alevlenir. Birden bir şey onu marazi hayallerden uyandırarak cinayet eylemlerine iter ve ölümcül fantezilerini canlı kurbanlar üzerinde uygulamaya yöneltir. Suçbilimciler bu "şeyi" tetikleyici etmen olarak adlandırırlar.
Amerika'nın tanrı vergisi yeteneklerini karlı bir kazanç kapısına dönüştürebileceği bir bolluklar ülkesi olduğunun hemen farkına varmıştı, sonradan da görüldüğü üzere belle'in özel yeteneği seri cinayetlerdi.
1881'de Norveç'teki küçük bir balıkçı köyünden gelen ve evlenmenden önceki ismi brynhild storset olan kadın fırsatlar ülkesi Amerika'ya geldi yakın zamanda efsanevi belle gunnes olarak anılacaktı.
Seri cinayet her zaman varolmuştur, ancak suçların bu en iğrencini tarif etmek için kullanılan terminoloji, asırlarla beraber değişmiştir. Dört yüz yıl önce katiller, Avrupa'yı dolaşıp kurbanlarını hayvani bir hırsla öldürürlerdi. O zamanlar onlara "psikopat" ya da "cani manyak" veya "şehvet katili" denmezdi. Onlara likantrof denirdi; bu ifade, iki Yunanca kelimenin; lykos ("kurt" anlamına gelirdi) ve anthropos ("adam" anlamına gelirdi) birleşmesinden oluşmuştu. Kısaca, bu manyakların kelimenin gerçek anlamıyla kurt adam oldukları düşünülürdü.