İnsanlar piramitlere benzer, inşa edilirken çok can alır, ama en tepeye çıkanlar yok olan canları unutur. Hep böyle değil midir zaten? Aslında güneşe bile bakmaya utanacak kadar karanlığa muhtaçtırlar. Karanlık artık onların tek gıdasıdır. Piramidin en tepesindekiler aşağıdakini yalnızca kendisini yukarıda tutsun diye besler. Sanırsın ki piramidin en ucu güneşe yakındır. Ne yazık ki ışığa en uzak olan orada oturanlardır. Kalın bir kabuk vardır sırtlarında, kaplumbağalar gibi. Arada bir başlarını çıkarırlar, ama asla tam olarak ortaya çıkmazlar. Yoksulluk ve kölelik umurlarında değildir. Kendi koltukları altlarından alınmasın diye her şeyi satarlar.
Aykırıydık, ama kültürlü olmaya çalıştık. İsyankardık, ama müzik dinlemeyi seviyorduk. Hırçındık, ama aşık olabiliyorduk. Burnumuza kadar kin dolsak da,incitmemeyi becerebiliyorduk.
İşte yine kendinle baş başa kaldın. En sevdiğin hâl. Şimdi rahat rahat dertlenebilirsin. Pencereden dışarı bakıyorsun. Bakıyorsun ama hiçbir şey görmüyorsun çünkü duvarlara baktığın gibi bakıyorsun pencereden de.
Nasıl da uzadı saçlarım ellerinin gezintisi kısa sürmesin diye. Bak, boyum bile uzadı yanında dik duracağım diye. Ellerim nasıl da yumuşak sen tutuyorsun diye. Bana bak, senleşene, senin için olana ve ayakları geri gitmek nedir bilmeyene. Buradayım!