“Yorgun musun öyle?
Çıkarayım seni sessizce, beni de bıktıran bu gürültüden.
Yaralanırız bu zamanların zorundan ince.
Bak, ürküyle geçtiğimiz ormanın ötesince,
Aydınlık bir saray gibi akşamdır bekleyen.”
Anlaşılmaz bir yas vardı,
soluk çocukluk rüyanda.
Ve ağırdı günlerin kurşun gibi,
annen hasta, baban sert;
Dinler ve ağlardın öylesine dert...
Neye yarar şimdi senin için yaz?...
“Yorgun musun öyle?
Çıkarayım seni sessizce, beni de bıktıran bu gürültüden.
Yaralanırız bu zamanların zorundan ince.
Bak, ürküyle geçtiğimiz ormanın ötesince,
Aydınlık bir saray gibi akşamdır bekleyen.”