Benim el çantam, yıllarca taşıya taşıya artık elim gibi bişey, bir organım olmuştur. Ancak çantam elimdeyken dengemi bulabilirim. Çantam yoksa, dengem bozulur, yan yan yürürüm.
O, bir zamanlar tüy gibi incecik, gencecik bir kızdı. Ben onun sevgilisi değildim ama, o benim sevgilimdi. Bu kız için yanıp tutuşuyordum. Kız bana Allah rızası için bikez bile yüz vermemişti. Sonra ben bunu Allahın emriyle annesinden istetmiştim. Annesi de — utanmaz karı — Allahın emrine karşı gelerek «Geleceği olmiyan öyle bir adama verilecek kızım yok» diye bizi bütün mahalleye rezil etmişti.
Beni bir insan gibi, bir koca olarak görmüyor, canlanmış bir bulaşık bezi olarak görüyordu. Bu yüzden görür görmez üzerime atılıp beni kaynar sularda yıkamak geliyordu içinden.