Akıntıya karşı yüzüyor; akıntı öylesine güçlü akıyor ki bazen, bir dalgınlık anında, içinde çırpındığı yalnızlığın ortasında ümitsizliğe kapılıyor; bir yetersizlik anında, öylesine sonsuza kadarmış gibi gerilere sürüklenmiştir.
Sadece " Bilgi Ağacı"nın yemişlerini yemediğimiz için değil "Yaşam Ağacı"nın yemişlerinden hâlâ yemediğimiz için günahkârız. İlk günahtan dolayı değil; içinde bulunduğumuz durumdan dolayı günahkârız.
Kendi sofrasından düşen kırıntıları yiyor; bir zaman için diğerlerinden daha tok hissediyor kendini, ama sofrada nasıl yenileceğini unutuyor; artık geride yenecek kırıntı da kalmıyor.
İnsanın belli başlı iki günahı vardır, öbürleri ise bunlardan çıkar: Sabırsızlık ve tembellik. Sabırsız oldukları için Cennet’ten kovuldular, tembellikleri yüzünden ise oraya geri dönemiyorlar.