İnceleme olarak düşünülmesin de fakat pasif bir okuyucu olan benim, dahil olduğum bir dost meclisinde kitabın adı geçti diye; “kitaptan bahis olunan şeylere ilave olarak birkaç cümle söylemiş olduklarım” diye düşünülürse ben de komik duruma düşmemiş olurum. Kitabı üç beş sağlam cümleyle anlatamayacak olmanın haksızlık sayılacağını ve zaten buna yetenekli olmadığımı bilerek gene de yazmış olacağım.
Zihnime aynı anda uçuşan bir sürü değerlendirme cümlesi doluşuyor. Kitabın dilinden mi bahsedeyim, yoksa imgelerin zenginliğinden mi bahsedeyim, yoksa bende uyandırdığı ve yüreğime, zihnime hücuma kalkmış duygularımdan mi bahsedeyim, yoksa bana daha önce hiç fark etmediğim olayları nasıl fark ettirdiğinden mi bahsedeyim bilemedim hiç. İnsan bu darı dünyada ne kadar çaresiz kalmış öyle. Kitap beni onlara da şahit kıldı maalesef. Kitapta birbirinden bağımsız kahraman ve karakterlerin yaşamlarındaki acılar pek gündelik bir dille anlatılmış. Daha çok denizcilerin bildiğini düşündüğüm teknik dil dışında, belki de mesleki dil de denebilir bilmiyorum anlatımı çok hoşuma gitti, insanın yaşadıklarına ve tutkusuna nasıl kapılıp gittiklerini anlatan bir kitap. Bazıları icin tutku, önüne bırakılmış bir yaşamdan daha büyük olabiliyor. İnsanı ve önüne geçemediği tutkusunu biraz daha tanıdım. Kitabı cılız ve yetersiz cümlelerimle daha çok anlatabilirim, çok uzatmak da istemiyorum fakat biliyorum ki iyi bir kitap olduğu için; kitap kendisini sevecekleri bulacaktır muhakkak.