Ağlamak ve Gülmek

İlhan Selçuk

En Eski Ağlamak ve Gülmek Sözleri ve Alıntıları

En Eski Ağlamak ve Gülmek sözleri ve alıntılarını, en eski Ağlamak ve Gülmek kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Evrenin değişiminde değişmeyenin, değişimin egemenliği olduğunu bilmek;insan bilincinin çağdaş özüdür.
Sayfa 10 - Çağdaş YayınlarıKitabı okudu
Barika-i hakikat,müsademe-i efkârdan doğar.(Gerçeğin ışığı fikirlerin çatışmasından çıkar.)
Sayfa 112 - Çağdaş YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Bin çeşit el var… Kimi fildişinden oyulmuş gibidir… Kimi kaba saba… Kimi temiz… Kimi kirli… Özgürlüğün elleri nasırlıdır. Çünkü kralların saraylarını, derebeylerin şatolarını o yapmıştır. İnsanların yaşadığı evleri, geçtiği köprüleri o yapmıştır. Saban tutan o’dur, kalem tutan da o’dur. Özgürlüğün elleri binlerce yılın uğraşıyla nasırlanmıştır. Her kim ki özgürlüğü tanımak ister… Çalışmalıdır. Durmadan, dinlenmeden, usanmadan, yorulmadan, sakınmadan çalışmalıdır. Elleri nasırlaşmadan insan özgürlüğe hak kazanamaz. Her hak bir uğraşın ürünüdür.
Ellerimizden Öğreneceğimiz Çok Şey Var İnsan eli beş parmaklıdır. Başparmak, işaret parmağı, orta parmak, yüzük parmağı, serçe parmak. Ben küçücükken, annem elimin ayasını okşayarak bir tekerlemeye başlardı: -Bahçe bahçe bahçecik, buraya konmuş bir kuşçuk… Sonra başparmağımı tutardı: -Kuşu bu tutmuş. İşaret parmağımı tutardı: -Bu kesmiş… Orta parmağımı tutardı: -Bu pişirmiş… Yüzük parmağımı tutardı: -Bu yemiş… Serçe parmağımı tutardı. -Bu da “hani bana” diye bağırmış; bağırınca dövmüşler, dövmüşler, dövmüşler… İş bölümü üzerine çoğu çocuk annesinden ilk dersi böyle alır; biri tutacak, biri kesecek, biri pişirecek, biri yiyecek, hani bana diyeni dövecekler, dövecekler, dövecekler...
Okullarda belletilen tarih kitapları, çoğu zaman yalan söyler. İnsanlık tarihindeki en büyük savaşları futbol maçlarının sonuçları gibi skor levhasında göstermeye yeltenir. Gerçekte savaşların sonucunda yenilen veya yenen yoktur. İkinci Dünya Savaşı’ndan görünüşte yengiyle çıkanlar, gerçekte büyük bir tarihsel değişimin başrolünü oynayanlardı. Nitekim “göz kamaştırıcı bir zaferle” savaşı sonuçlandıran İngiltere’nin, Büyük Britanya İmparatorluğu’nu tasfiye etmek zorunda kalması, olayın anlamını gösterir. Bütün dünyayı allak bullak eden harbin sonunda siyasal sömürgeciliğin defteri dürülmüştür. Ve sıra gelmiştir ekonomik sömürgeciliğe…
1580’lerde Danzig’de 4-6 parça kumaşı aynı anda dokuyan makinenin mucidi, bir sürü işçinin işsiz kalabileceğinden endişelenen belediye başkanı tarafından boğdurulmuş. Bu yeni makine, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde zaman zaman yasaklanmış ve kentlerin büyük meydanlarında yakılmış. Ancak 1765’te bu makineye resmi izin çıkabilmiş. 1580 ile 1765 arasında neredeyse iki yüzyıla yakın bir süre var. Biz baskı makinesinin Türkiye’ye Batı’dan 250 yıl sonra girebilmesine şaşıyoruz. Oysa Batı bağnazlık yüzünden neler çekmiş? En çarpıcı örnek Galile değil mi? Ama artık biliyoruz ki bağnazlık denen olgunun ardında çıkar ilişkileri yatmaktadır. Çoğu zaman bilimsel ve teknik devrim, yalnız egemenleri kaygılandırmakla kalmamış, emekçi kitlesini de korkutmuştur. Büyük bir yanılgıdır bu. Bilimsel ve teknik devrimle emekçinin geleceği arasında çelişki yoktur. Yeter ki toplumun yönetiminde ağır basan fikir, sermaye egemenlerine değil alınterine dönük olsun. Bu durumda teknolojinin yarattığı her yenilik halkın yararına kullanılacaktır.
Reklam
22 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.