Evet, adım gerçekten Diamond (Diamant) Tema. 94 Doğumlu bir Arnavut göçmeniyim. 96 Yılında Türkiye’ye taşındığımız için okulu burada okuyup askerliğimi de burada yaptım. Yani ismim sizi yanıltmasın, en az hepiniz kadar Türk’üm ve Tarihimiz de iç içe olduğu için, Türkiye’de yaşayan bir Türk vatandaşı olduğumu söylemekte gurur duyuyorum. Yunanistan ve İtalya’da 2 yıl kadar yaşadım ve oradayken de kendimi Türk olarak tanıtıyordum.
2014'de işi gücü bırakıp erkenden askere gitme kararı aldım ve kısa dönemi beklemeden 12 ay askerlik yaptım. Açıkcası okulda almadığım kadar takdir belgesini askerde verdiler. Neyse… 2015 yılında askerden terhis olduktan sonra özellikle araştırmaya ve öğrenmeye gömüldüğüm yoğun bir dönem vardı. Bir anda Şırnak şartlarından İstanbul şartlarına geçince yaşadığım adaptasyon problemini en faydalı şekilde(içip gezmektense okumak-yazmak) kullanmaya çalıştım.
Yaklaşık 6 ay odaya kapandığım ve sürekli yazdığım için birsüre sonra hazırlamış olduğum yazılar 5–6 cilt kitap oluşturacak kadar kalabalıklaşmaya başladı. İşte bu blogu açıp bu ürünleri internette paylaşmam da bu dönemde oldu. Zaten okumayı-yazmayı seven bi tip idim ama bunu insanlarla paylaşmaya başlayınca işi biraz daha profesyonel bir şekilde yapmaya çalıştım. Zannediyorum ki bunu da başarabildim zira burada paylaştığım makaleler birçok yazarın kitabında alıntılandı, birçok profesör ise benim yazılarımı derslerinde işledi. Halen daha birçok akademisyenden “ortak kitap yazma” teklifi alıyorum ama kitap yazacaksam tek başıma yazmam daha iyi olur diye düşündüğümden şimdilik bu işlere girmiyorum.
Bu arada tabii ki bu yazılar sadece 6 aylık bir araştırmanın ürünü değiller. 2010 yılından beri bu işlerle uğraşıyorum fakat, kaydetmeye karar verdiğim an, askerlikten sonraki yalnızlaşma dönemindedir. İnsan psikolojisine merak salmaya başladım. Bu zamana kadar bana “gelecekte ne olacaksın” diye sorsanız ya tarihçi ya da spor antrenörü cevabını verirdim. Fakat sanırım hem daha isabetli saptamalar yapmak hem de kitaplarımı doğrudürüst bir ünvanla yayımlayabilmek için Dr. veya Prof. eki almam gerekiyor. Nedense insanlar içeriktense title’a önem veriyorlar.
Planlarımdan veya geçmişimden bahsetmem sanırım sizi şimdilik pek alâkadar etmiyor çünkü özel mesajla gelen soruların yarısından çoğu benim dini inancımın ne olduğuyla alakalı oluyor. Sürekli “sen neye inanıyorsun çözemedim”, “sen müslüman mısın ateist misin” gibi sorular alıyorum. Bu yazıyı da yazma sebebim zaten budur. Youtube videolarının altına bile “ilahiyat mezunu musun” ya da “tarih mi okudun” gibi yorumlar geliyor. Halbuki yaptığım işin, işlediğim konularla pek bir alakası yok.
Ben medya sektöründe çalışan, 2 yıl kadar yerel TV’lerde yayın yönetmenliği yapmış biriyim. Bir 2 yıl kadar da belgesel kameramanlığı yaptım. Balkan ülkelerinde TV’ler ve İstanbul Belediyesi için Osmanlı Tarihi’yle alakalı belgeseller çektim. Aslında işiniz medya olunca zaten çevreniz ve bilginiz oluşuyor. Bilgiyi daha kolay edinmenin yolunu öğreniyorsunuz. 10 Kitap okumaktansa o 10 kitabı içeren 2 kitabı okumayı, o kitapları bulmayı, belgeli-kaynaklı içeriklere ulaşmayı öğreniyorsunuz. Buna “gazetecilik” de diyebilirsiniz. Hem burada, hem Youtube’da işlediğim konular aslında benim ilgi alanlarım sadece. Neyse, Kendimi yeterince tanıttığıma göre az biraz şahsi fikirlerime değinelim…
Öncelikle benim herhangi bir dini görüşe bağlılığım veya insanî sıfatlar giydirilmiş bir Tanrı’ya dair bir inancım yoktur. Aslında düşüncelerimi Agnostik ile Septik arasında diye adlandırabiliriz. Ben arayışçı bir insanım ve yazarken de elinden geldiğince tarafsız, objektif bir görüş açısı takınmaya çalışıyorum. Yani bazen dini övdüğüm bazense yerdiğim yazılara denk gelmeniz normaldir. Çünkü “yiğidi öldür, hakkını yeme” mantığıyla çalışırım. Kaldı ki din ile alakalı yazılarım blogun ancak %10–20lik bir bölümünü oluşturuyor. Ağırlıklı olarak bilimsel projeler ve Kuantum fiziği esaslarıyla alakalı yazılar yazmaya çalışıyorum.