Alışveriş merkezi deyince akla ne gelir? İnsanların alışveriş yapması için inşa edilen mağazaların bulunduğu binalar değil mi? Yurdumda ise alışveriş merkezi yazın sıcağından bunalan ve kışın soğuğundan kaçanların mekânı demektir.
Siz bakmayın alışveriş merkezlerinin dolup taştığına; gelen her yüz kişiden sadece biri alışveriş yapıyordur. Çok büyük bir çoğunluğu gezmek; erkekler hatunları seyretmek, kızlar ise piyasa yapmak için geliyordur. Hem ısısı ve serinliği hep aynı derecede olan bu yerlerden daha rahat bir yer mi bulunabilecek koskocaman şehirde?..
Kaldı ki neyin nerede ucuz satıldığını çok iyi bilen yurdum insanı, alışveriş merkezlerinde kazıklanacak kadar saf mı? Neyi alacağını aylar öncesinden planlayan yurdum insanı, nereden alacağını da eş ve dosttan aldığı istihbaratlar sayesinde belirlemiştir. İşte alışveriş merkezlerini bu noktada, kazık yemekten kurtulmak ve ne kadar açıkgöz olduğunun bir kez daha sağlamasını yapmak için kullanır.
Alışveriş merkezlerini bazen sayfiye yeri gibi de kullanır yurdum insanı. Şöyle ki, pahalı olduğunu duyduğu bir merkezin cazibesine dayanamamaktadır. Pikniğe gider gibidir, yiyeceklerini çantasına doldurur. Alışveriş merkezinin yemek katındaki masalardan birine kurulur. Kendisine itiraz eden restoran sahiplerine veya görevlilerine de evde özenle yaptığı dolmalardan ikram ederek sorunu çözmeye çalışır.
Akbil'i olsa parası, parası olsa Akbil'i olmuyor. İkisi olursa da bu sefer Akbil dolum gişesi büyük bir olasılıkla kapalı oluyor. Bilet almak yurdum insanı için çok zor iş.
Her ne eğitimi alırsa alsın, yurdum insanı her zaman için teorisyendir. Pratiğe kolay kolay yanaşmaz. Endüstri meslek lisesinin elektrik bölümü mezunlarının kaçı sigorta bağlamayı bilir? Allah'tan bağlamalı sigorta devri kapandı, şalter devri başladı da kurtuldular. Staj imkânı da olsa tekstil fabrikası görmeden hatta önünden bile geçmeden tekstil mühendisliği bitirenlerin sayısı, tam tersini yapanlara oranla kat be kat fazladır. Kadavra kesmeden cerrah olanların da... Eğitimin gördüğü alanın pratiğini yapabilen kaç kişi görmüşsünüzdür?
Göçmenlerin büyük imtiyazı vardır yurdumda. Kendi öz vatandaşına tanımadığı imkânları göçmenlere tanır yurdum devleti... Kalacak kamp tahsis eder, ev verir, iyi bir işe yerleştirir...
Yurdum insanına çok görür bunu. Dışarıdan bakan yabancılar yurdum insanını "gâvur", göçmenleri gerçek vatandaş zanneder. Kendisine verilen değerin hakkını fazlasıyla öder yurdumun göçmenleri. 8 saatlik mesaide 12 saat çalışır... Gece-gündüz demez... Kısa sürede işlerini yoluna koyar. Ama yurdumun insanından iş bitiriciliği bir türlü kapamaz. Sorsa yardımcı olur yurdum insanı ama gururuna yediremez. Yurdum insanı ise "Göçmen olmak varmış bu ülkede abi" der, durur.