Ahlak Felsefesi

Murtaza Mutahhari

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Hz.Muhammed Efendimiz(ﷺ)
"Kulun kalbi sağlam olmadıkça imanı sağlam olmaz ve dili sağlam olmadıkça da kalbi sağlam olmaz."
Sayfa 78 - Çınar YayınlarıKitabı okudu
Resul-i Ekrem ne kadar da yerinde sözler söylemekte dir! Hangi sözün nerede kullanılacağını ve sözün hakkının ne zaman verileceğini çok güzel belirlemektedir. Nefisle savaşma meselesini açıklamak istiyor. Bunu, sahabelerinden bir grubun gurur ve iftihar içinde bir savaştan döndükleri bir güne bırakıyor. Onları karşılayıp tebrik ediyor, fakat şöyle bir tebrikte bulunuyor: "Küçük cihadı yapıp büyük cihada girenlere selam olsun." "Ey Resulullah! Daha büyük cihad nedir?" diye soran sahabeler, geldikleri savaşa benzer başka bir savaş sahnesi olduğunu zannettiler. Peygamber şöyle buyurdu: "Nefisle savaş," Yani benim İslam'ım iki cihadı istemektedir: Hem dış cephede tuğyan eden haddini aşan insanlarla savaş, hem de nefisle savaş. Biri tek başına yeterli değildir.
Sayfa 213 - Çınar YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Vicdan Azabı
Daha sonra şöyle denilir: Acaba pişmanlık acısını hiç tat tiniz mi? Hiç kimse yoktur ki bir ahlaksızlık yapsın da daha sonra bunun acısını tatmamış olsun. Adam gıybet eder, gıybet ettiği esnada hararetlidir, savaş esnasındaki bir insan gibi. Savaş esnasında o kadar hararetlidir ki vücudu yaralarla dolu olduğu halde bunu hissetmez. Fakat savaş bitip de durum normale döndüğünde yaraları yeni yeni hissetmeye başlar. İşte insan bir heyecanın sıcaklığı anında gıybet eder, tıpkı Kur'an'ın tabiriyle "kardeşinin ölü etini" yiyen aç bir insanın lezzet aldığı gibi lezzet alır. Ama bu durum geçince kendisinden nefret edecek bir duruma gelir, kendinden nefret ettiğini hisseder, kendisini parçalamak ister, kendisini ayıplar ve serzenişte bulunur. Bugün buna "vicdan azabı" denilmektedir. Bu, apaçık bir gercektir.
Sayfa 59 - Çıra YayınlarıKitabı okudu
Yüce Allah iç dünyamızda bize ahlaki emirler veren birtakım emirler ve tekliflerle yüklü emredici bir güç yaratmıştır. Başka bir deyişle, insanoğlu "mükellef olarak (kendinden sorumlu olarak)" doğmuştur. Başkaları insanın ağır bir göreve hazır bir halde doğduğunu, daha sonra sorumlu olmayı kabul ederek doğduğunu savunurlar. Kant şöyle demektedir: "Beşer kesinlikle sorumlu olarak doğmuştur. Sorumlulukları kendisiyle birlikte gelmiştir." (Elbette maksat vicdani sorumluluklardan başka bir şey değildir. Bu, sorumlulukların bir kısmıdır. O, sadece ahlaki sorumlulukları kastediyor.) "Insan kendinden sorumlu olarak gelmiştir" demek, insanın içine birtakım sorumluluklar konulduğunu, kendi içinde bu emirleri verecek bir güç bulunduğunu söylemek demektir.
Sayfa 59 - Çıra YayınlarıKitabı okudu
Eğer kendini tanımazsan davranış ve ahlakının dünyada nasıl olması gerektiğini, yani nasıl olman gerektiğini bilemezsin. Çünkü ahlak, birtakım davranışlar olduğundan, "nasıl olmalısın" sorusu, "nasıl davranmalısın" şekline dönüşür. O halde dünya sırlarının en büyüğünü anlamak ve insanoğlunun düşüncesinde açık olan en önemli meseleyi, yani Allah'ı idrak etmek için kendini tanımalısın.
Sayfa 169 - Çınar YayınlarıKitabı okudu
Reklam
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.