“Allahım bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etme gücü, değiştirebileceğim şeyleri değiştirme cesareti ve bu ikisi arasındaki farkı anlayabilme sağduyusu ver.”
Ne yazıkki doğanın fethi ve sonunda doğanın insana verdiklerindeki artış, hak sorununu azaltmadığı gibi, arttırdı. İnsanı doğaya düşman kılan aynı teknoloji, yoğunluğun ve toplumsal bir aradalığın büyük oranda arttığı ve adaleti daha güç ulaşılır hale getiren böylesine eşitsiz bir güç dağılımının görüldüğü bir toplum yarattı. Belki de bu hem doğanın hem de insan toplumunun yetersizliklerinden kaynaklanan, insanın başlangıçta uzaklaştırabildiği, fakat önleyemediği acıklı kaderidir.
Ahlaklı niyet, kendini bilinçsiz olarak, başkalarının yaşamını, çıkarlarını ve haklarını göz önüne alma şeklinde ifade eder. Ve böyle bir saygının sonuçları iyi olarak kabul edilebilir.
Komşuya güvenmek iyidir, çünkü bu, onu bu güvene layık olmaya teşvik eder.
Onun yaşamına saygı göstermek iyidir, çünkü bu saygı, tüm ahlakın dayandığı yaşama karşı duyulan genel saygıyı oluşturmaya ve korumaya yardım eder.
Onu görüşlerine zorlamamak iyidir. Çünkü doğru konuşma, tüm toplumsal yaşamda esas olan, deneyimlerin paylaşımını kolaylaştırır.
.................
Bu gibi yargılar evrensel olarak kabul edilmiş olmasa da, kişisel ahlakın döner sermayesidir.