İnsanların içinde yaşadıkları düzeni anlamaya çalışmaları bir grup körün bir fili tanımaya çalışmasını anlatan eski öyküyü hatırlatır. Söz konusu fil, kapitalizmdir-hayatımıza giren varlığı öylesine büyüktür ki, karşısında kişisel deneyimlerimizle edindiğimiz bilgi, her biri yakaladığı parçadan filin ne olduğunu anladığını sanan körlerin durumuna benzer: Bir tanesi kollarını filin bacağına dolar ve fil denilen şeyin bir ağaç kütüğünden ibaret olduğunu söyler. İkincisi devasa gövdesine dokunur ve 'bu eski kalenin duvarlarının sağlam ve kalın olduğunu' bildiri. Bir başkası kuyruğunu yakalamıştır ve filin kalın bir urgan olduğunu güvenle ilan eder. Kulağına dokunan bir başkası ise bir cengel bitkisinin dev yaprağını tanımıştır. Her biri, kendi kişisel ve yerel deneyimiyle edindiği bilgiyle bir bütün olarak fili anlamış olduğundan emindir. Ve tabi ki, sırtında yolculuk edenlerin filin doğası hakkındaki deneyimleri, ayakları altında ezilenlerinkinden bütünüyle farklıdır. Filin kendisi ise duygudan, ahlaktan ve vicdandan yoksundur.