Ahmet Cevdet Paşa

Ahmet Zeki İzgöer

Ahmet Cevdet Paşa Sözleri ve Alıntıları

Ahmet Cevdet Paşa sözleri ve alıntılarını, Ahmet Cevdet Paşa kitap alıntılarını, Ahmet Cevdet Paşa en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Devlet adamları tarih bilmelidirler. Çünkü siyasi başarılar tecrübeye bağlıdır.
Tatil günlerinde tahsil günlerinden daha çok bilgi edinmiştir.
Reklam
Ahmet Cevdet Paşa, feodalite çağında Avrupa toplumunun “Asilzâdeler”, “Din adamları” ve “Halk” olmak üzere üç sınıftan meydana geldiğini söyler. Paşa'ya göre asilzâde ve din adamları, her türlü imtiyaz ve müsaadeye sahiptiler. Oysa, halkın bir kısmı esir, bir kısmı da esir gibi hor ve aşağılanmış kabul edilip insan bile sayılmazdı. Paşa, feodalitenin kaldırılmasıyla ancak, halkın hürriyetine kavuştuğunu ileri sürer. Ona göre, bu olumlu gelişmenin arka planında Haçlı Savaşları sebebiyle doğudan devredilen İslâm dünyası model ve pratiği vardır. Avrupa toplumları “insanlık onuruna saygı”yı da yine İslâm toplumlarından öğrenmişlerdir.
Sayfa 44 - Şûle YayınlarıKitabı okudu
"İç savaşların dış savaşlardan daha zararlı olmasının sebebi, düşman karşısına çıkacak kahramanların içeride yok edilmesinden dolayıdır."
Sayfa 234
Hükümdar veya hanedan siyasi prestijini koruyup güçlendirmek için asabiyeti canlı tutmak zorundadır. Aksi halde, daima pusuda bekleyen başka bir asabiyet gurubu, güç üstünlüğünün kendisine geçtiğini anladığı anda hakimiyeti ele geçirebilir. Çünkü mülkün kaynağı ve kuruluş sebebi olan asabiyet, egemen olmak için zora başvurmayı gerektirir. Böylelikle, devlet ve toplumların başlıca varlık sebeplerinin dayanak noktasını oluşturduğu anlaşılan asabiyet kavramı, hem devlet ve toplumun kuruluş ve devamını sağlamakta hem de tarih içindeki gelişimi sonucunda degişime uğramaktadır.
Sayfa 54 - Şûle YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Ahmet Cevdet Paşa, dünyadaki en büyük inkılâbın Mekke'ye Islâm'ın gelişi ile gerçekleştiğini belirtir. Bu olay sadece Islâm dünyasını değil bütün dünyayı ilgilendirmekte ve genel dünya tarihi bakımından büyük önem taşımaktadır.
Sayfa 53 - Şûle YayınlarıKitabı okudu
Ahmet Cevdet Paşa, doğu tarihinin, İslâm dini ve hukukuyla biçimlendiğini ileri sürerek tarih çağlarının “İslâm öncesi” ve “İslâm sonrası” olmak üzere ikiye ayrılması gerektiği üzerinde durmuştur. Hz. Adem devrinden Hz. Peygamber dönemine kadar olan süreye Eskiçağ, bu tarihten sonraki döneme de Yeniçağ denilmesinin uygun olacağını ileri sürmüştür.
Sayfa 52 - Şûle YayınlarıKitabı okudu
Ahmet Cevdet Paşa, ahlâkı genel şekliyle “güzel ahlâk” (ahlâk-ı hamide) ve “kötü ahlâk” (ahlâk-ı zemime) olmak üzere ikiye ayırır. Bir mü'min için en önemli vasıf, ahlâk güzelliği (tezhib-i ahlâk)'dır. Olgun bir mü'min, kötü huylarını terkedip kendini övünülecek huylarla donatır. Güzel huy, iki kötü huy arasında aracı bir keyfiyettir. Mesela “tevazu” güzel bir huydur. Bir tarafı “kibir”, diğer tarafı “zillet” olup her ikisi de kötü huylardandır.
Sayfa 46 - Şûle YayınlarıKitabı okudu
Paşa, İslâm'ı sadece bir iman ve ibadetler bütünü olarak görüp bununla yetinmemektedir. O, İslâm'ı aynı zamanda bir “dünya görüşü”, bir “yaşam tarzı ve biçimi” olarak algılamaktadır.
Sayfa 45 - Şûle YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Ahmet Cevdet Paşa, tarihin akışını Allah'ın iradesine bağlar. Ancak ilahi iradenin esrarına nüfuz edilmesi mümkün değildir. Tarihi olaylar, belli bir düzen ve sıralanış yani determinizm içerisinde gelişir. Sünnetullah, bütün olayları doğal sebeplere bağlamak ve dayandırmak üzere geçerlidir. Bu sebepleri ortaya çıkarmak ise tarih ilminin görevidir.
Sayfa 52 - Şûle YayınlarıKitabı okudu
Paşa'ya göre, medeniyetin beşiği Asya'dır. “Hürriyet”, “Medeniyet” ve “Serbestiyet”te olduğu gibi Sosyalist, Komünist ve Nihilist akımların da çıkış yeri Asya'dır. Bu ideolojiler Asya'da doğmuşlar, ancak Avrupa'da gelişmişlerdir. Çünkü Avrupa toplumu bu düşüncelerin yayılması için gerekli altyapı bakımından elverişli bir konumda idi.
Sayfa 49 - Şûle YayınlarıKitabı okudu
Ahmet Cevdet Paşa'nın iktisat ve iktisadî konulara gösterdiği ilginin derecesini anlamak bakımından, “kriz” deyiminin Osmanlı iktisat terminolojisine aranılan karşılışının bizzat kendisi tarafından “buhran” şeklinde bulunup iktisadi-mali literatürümüze kazandırıldığını daha önce ifade etmiştik. Onu böyle bir yöne sevkeden sebep iki noktada yoğunlaşmaktadır. Birincisi, Batılılaşma ile birlikte ithal edilmekte olan kavram, kurum ve kuralların Osmanlı Devleti'ne aynen aktarılması yolundaki görüş ve uygulamalara olan menfi tutumu; ikincisi Türkçe'nin bir bilim dili durumuna gelebilmesi hususunda kültürel gelişme ve kavramları karşılayabilecek yeni terimlerin aranıp bulunmasındaki ısrarlı tavrıdır. Bu düşüncelerle, Ahmet Cevdet Paşa, henüz Türkçe'de bulunmayan kavramlar için Fransızca terimleri esas alarak onlara karşılıklar bulmaya çalışmıştır. Bugün süreli yayın dediğimiz “periodigue”ler için bulduğu “evrak-ı mevkûte” ve ekonomik bunalımlar için “kriz” karşılığı kullandığı “buhran” terimleri bu anlayışın sonuçlarıdır.
Sayfa 43 - Şûle YayınlarıKitabı okudu
Paşa'nın tarih görüşünün temelini “ibret” meydana getirir. Paşa'ya göre, tarihte geçen olaylar ve yaşanan hadiseler ibret alınması gerekli konulardır. Tarihten amaç, olayların doğruluk ve yanlışlığını bilmek, gerçek sebeplerini öğrenmek ve bunlardan dersler çıkarmaktır. Yine tarih okumaktan maksat ve fayda, sadece bir meselenin hangi tarihte meydana geldiğini bilmek değildir. Tarih kitapları geçmiş olayların iyi ve kötüsünü, haklı ve haksızı gelecek kuşaklara anlatıp ibret almaları için yazılmalıdır. Bu bakımdan tarihçinin temel görevi, doğruyu söylemektir. Bu, genel bir kuraldır.
Sayfa 51 - Şûle YayınlarıKitabı okudu