Hayat, uzun ve meşakkatli bir yoldur. Büyük acılarla imtihan edilirsiniz, ağır darbeler alırsınız ve bir gün yorulup düşersiniz. Hiç bitmeyecek sanırsınız. Kurtulamayacak ve asla mutlu olamayacak gibi hissedersiniz. Ancak öyle bir an yaşarsınız ki asıl hayatınız başlamış olur..
İnsan ne zaman kaybeder bilir misiniz?
Nefsini şeytana köle edip, yanlışı doğruyla karıştırdığı zaman... Oysa doğru doğrudur ve yanlış yanlış! Ancak nefis öyle bir azaptır ki, benliğinizi bile unutursunuz karşısında...
Kimi memnun etmeye çalışsam, diğeri sitem ediyordu. Bende yoruldum, Savcı Bey. Kalbimi ötelemekten ve geçmişin tekrarlanması korkusundan, gerçekten çok yoruldum.
İstediğin aşk, bir düşün gerçek olması kadar imkânsız...
"E anlatacak mısın artık?"
"Neyi?"
"Esma'yı."
"Sebep?"
"Sebebi yürekte."
"Kaç sebep taşır yüreğin? Ya da yüreğinin asıl sebebi kimdir? Esma mı yoksa Zeynep hanım mı?"
Çayımın şekerini ağır bir şekilde karıştırdım. Bekir abi, bayağı korkulacak bir adamdı. Bir ah ettik, adam dağları yerinden sarstı. Çayımdan bir yudum aldım ve bakışlarımı Bekir abiye kaldırdım.
"Sana ne desem ki, benim yüreğim sebeplere kapalıdır. İçine bir sebep güç bela sığıyor, sen hangi sebebi layık görürsün ona?"