Kız çocukları ve kadınların cinsel tacize ve şiddete maruz kalma durumunu ifşa etmeleri oldukça zordur. Toplumsal kültürün, mağdurun değil de şiddet uygulayanın yanında yer alması sıklıkla rastlanan bir durumdur. Okullarda, üniversitelerde, iş yerlerinde şiddete ve tacize maruz kalan kız çocukları ve kadınların, bu durumu ifşa ettiklerinde eğitim ve çalışma haklarını kaybedeceklerine ilişkin kaygı yaşamaları bu şiddetin gizli gizli devamına neden olmaktadır. "Ahlaki yozlaşmaya yol açan, güvensiz ve tedirgin ortam yaratan bu durumdur" demek, toplumsal bilinç ve duyarlılık gerektirir.
sadakatsizlik, kadını da erkeği de yaralayan bir durumdur. Duygusal olarak her iki cinsi de örseleyen hatta duygusal şiddet olarak da kabul edilebileceği üzerinde durulmuştu.
Duygusal boşalım (catharsis), kızgınlık ve şiddet kullanılan durumlar daha çok erkekler tarafından öğrenilmiş bir tepki verme biçimidir. Bu çerçevede kızgınlığın ifade edilmesi, saldırganlığın da ifade edilmesini teşvik edici olabilmektedir.
Popüler medyada ve kültürde yaratılmaya çalışılan kadın imajina (güzel ve çekici kadın, mağdur ve zavallı kadın) takılıp kalan bir kadın olmayı hepimizin sorgulaması gerektiğine inanıyorum.
Sözgelimi çocukların geliştirilmesinde ve eğitiminde birinci derecede sorumlu olan anneler (çoğunlukla babalar da) erkek çocuklarını yetiştirirken, "Erkek adam ağlamaz" biçimindeki tavırlarıyla erkek çocuklarının duygusal alanlarını farkında olmadan bastırmış olurlar.