Aile Sorgulanıyor!

Diana Gittins

Aile Sorgulanıyor! Sözleri ve Alıntıları

Aile Sorgulanıyor! sözleri ve alıntılarını, Aile Sorgulanıyor! kitap alıntılarını, Aile Sorgulanıyor! en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Çocuk sahibi olmak aynı zamanda statü kazandırır. Küçük yaştan beri kadınlığı annelikle özdeş görecek biçimde yetiştirilmiş kadınlar için anne olmak çok önemli bir statü değişikliğidir. Bu kadının "gerçek" bir kadın statüsüne yükselmesini sağlayan evlilikten bile önemlidir.. Kadın artık hayatının "gerçek" amacına ulaşmıştır. Sara Matland şunları hatırlıyor: "Annemin sevgisini yeniden kazanmıştım. Bir çocuğum olacaktı. Bu onun için artık iyi bir kız ve iyi bir kadın olduğum anlamına geliyordu. 15 yaşımdan beri beni bu gözle görmemişti." (a.g.e. sf. 83) Bir erkek karısı ya da kız arkadaşı doğum yaptığında bu tür bir statü değişimi yaşamaz. Erkekler için temel statü değişikliği emek ordusuna katılıp yaptıkları iş çerçevesinde "gerçek" erkek olarak tanımlanmaya başladıklarında gerçekleşir. Kadınların meslek sahibi olması ise tanımlanmalarını değiştirmez. Mesleklerini potansiyel eş ve anneler olarak sürdürürler. Çocukları varsa ücret karşılığı yaptıkları işler eş/anne görevlerinin yanında ikinci sınıf sayılır. Bu sebeple bir erkek çocuk sahibi olarak erkekliğini kanıtlayıp statü sahibi olmaz ama bir kadın için dünyaya "gerçek" bir kadın olduğunu göstermenin tek yolu çocuk doğurmaktır. Çocuksuz bir erkek statüsünü korur ama bir kadın çocuk sahibi olana kadar statü kazanamaz. Bir kadının sosyal statü kazanmasının tek yolunun annelik olduğunu savunan görüş patriarkal ideolojinin temel taşıdır ve günümüzde de eskisi kadar geçerlidir.
Kadın cinselliğinin erkeğinkinden çok farklı olduğu düşünülmüştür. Adem'in Havva'nın cazibesine kapılarak günah işlemesi miti, günahkar şehvetli ve güvenilmez -kısacası erkeklerin tüm sorunlarının kaynağı- bir kadın sterotipinin oluşmasına neden olmuştur. Diğer yandan bakire hamilelik mitiyle de hamilelik mucizesinin bir erkek olan tanrının başarısı olduğunu vurgular. Meryem pasif ve aseksüel bir kadın figürüdür ve tanrının isteklerini yerine getiren bir araç olduğundan iyi kabul edilir. Başka türlü söylemek gerekirse din kadınları ancak cinselliklerini inkar edip sadece kocalarının 'cinsel ihtiyaçlarına' pasif biçimde cevap vererek anne oldukları zaman kabul etmektedir. Kadının bu iki farklı imajı Batı kültürü üzerindeki güçlü etkisini sürdürmektedir. Özellikle tecavüz ve kadının cinsel davranışlarına karşı genel tavırlarda belirleyici rol oynar.
Sayfa 46 - Pencere YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Erkeklerin eş ve çocukları üzerinde zor kullanması yüzyıllar boyu yasal hakları sayılmıştır. Bu erkeklerin patriarkal otoritesine bir dayanak oluşturmaktaydı. Son zamanlarda kadın ve çocukları aile içi şiddetten korumak amacıyla yasalar çıkarılmış olmasına rağmen hukuk kurumları aile için şiddet ve tecavüz olaylarına "karışmak" istememektedir. Bunu yapmanın "özel hayat"ı zedeleyeceği düşünülür. Ancak asıl neden babalık kavramı ve ailenin kutsallığı düşünceleriyle örülü patriarkal otoritenin tehdit altında kalmasıdır. Cinsler ve yetişkinler ile çocuklar arasındaki güç ve otorite ilişkileri aileden toplumsal ve politik kurumlara kadar toplumun her alanına yayılmış durumdadır.
Cadılık suçlamasıyla karşı karşıya kalanların ezici çoğunluğunu kadınlar oluşturuyordu. Bunlar çoğunlukla evlenmemiş ya da dul kalmış yaşlı kadınlardı. Yalnız yaşadıklarından başlarında bağımlı olacakları ve hizmet edecekleri bir erkek reis bulunmuyordu. Bu nedenle hem komşuları için potansiyel bir maddi sorumluluk hem de dini açıdan şüpheli kişiler olarak görülüyorlardı. Günümüzdeki gibi o çağlarda da kadınların ücreti, erkek sorumluluğundaki bir evin parçası oldukları ve gelirlerinin sadece erkeğin gelirine katkıda bulunacağı düşüncesine göre belirlenirdi. Bu yüzden kadınların ücreti daima erkeklerinkinden düşüktü. Toprağın istimlak edilmesiyle kadınların bunları kullanma hakkı ellerinden alındı. Sonuç olarak kadınlar için bu dönemin ekonomik koşulları çok ağırdı. Erkek yönetimindeki bir ailenin dışında yaşadıkları için bu kadınlar, diğer kadınların koca ve sevgilileri açısından cinsel bir tehlike yaratıyordu. (Günümüzde de ayrılmış ya da boşanmış kadınlar böyle görülür) O dönemde kadınların cinsel ihtiyaçlarının erkeklerinkinden daha fazla olduğuna inanılırdı. Bu yüzden bir bağıntısı bulunmayan kadınlar çok tehlikeli bulunuyordu. Dahası bekar ya da dul bir kadın gayrimeşru çocuk doğurduğunda topluluğun potansiyel maddi yükümlülüğü artmaktaydı.
Diana Leonard (1980, sf 5) evliliği "kadının iş gücünü cinselliğini ve üretkenlik kapasitesini verip (kısıtlı vazgeçme hakkıyla) korunma, bakım ve çocuklar üstünde belli bazı haklar elde ettiği bir çeşit iş ilişkisi" olarak görmemiz gerektiğini iddia ediyor. Kocasına, evine ve çocuklarına yeterli özeni göstermeyi başaramayan kadın gibi bağımlılığındakileri geçindiremeyen koca da bu sözleşmeye uymamış sayılır. Kocasına çocuklarına ve eve bakmak kadının evlenmek suretiyle üstlendiği işlerde her ne kadar ücretsiz olsalar da- işlerini yapmaz ya da yapamazsa bu boşanmak ve çocuklarının elinden alınması için gerekçe olabilir. Bu yüzden koca seçmek bir işveren seçmekle eş değerdedir. "Kurumsal kuşatması tüme yakın olan bu işle işverenden ayrılmak çok zordur." (a.g.e. sf. 6).
Çocuğu olsun olmasın bir kadından daima annelik yapması beklenir
Patriarka, kadınlık kavramının erkeklerden asla beklenmeyen bir biçimde kendini başkalarına hizmet etmeye adamak idealiyle özdeşleştirmiştir. Babalık kavramı annelik kavramının tersine sadece meydana getirmek ya da en fazla biyolojik çocuklarına karşı -asla başkalarına değil- belirsiz bir sosyal ve ekonomik sorumluluk anlamını içerir. Ama kadınlardan medeni hali ve yaşı ne olursa olsun çocuk, teyze, abla, yeğen ya da torun olarak akraba ve yakınlarına annelik etmeleri beklenir.
Sayfa 104 - Pencere YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Günümüzde herkesin evlenmesi üstelik genç yaşta evlenmesi beklenmekledir. Evli çiftin temiz döşeli kendilerine ait bir evde yaşayıp delice aşık olması ve dopdolu heyecan verici bir cinsel yaşam sürdürmeleri bekleniyor. 20. yüzyıl evlilikleri eşlerin birbirlerine duygusal destek sağladığı, birbirlerinin zevk ve uğraşlarını paylaştığı ve çocuk sahibi olduğu bir kooperatif olarak görülmektedir. Kuşkusuz böyle bir ideal çok ender gerçekleşir. Ev kredisi almak zordur, kiralar yüksektir ve çiftler en azından bir süre ebeveynleriyle oturmak zorunda kalabilir. Örneğin Amerika'da İkinci Dünya Savaşı sonrasında ebeveynleriyle oturanların oranı 1880’lerde olduğundan yüksekti, (a.g.e. sf. 132) Çiftler kendi evlerini kurduklarında ise bir çocukları olabilir ve yaşamlarının "düzenli ev" idealiyle uyuşmadığını görebilirler. Kadın çocuğun doğumuyla işten ayrılmış olabilir bu da gelirlerinin azalması anlamına gelir. Uykusuz geceler, romansı ve tatmin edici bir cinsel yaşamı harabeye çevirebilir. Kadın, yakında kocası erkek arkadaşlarıyla çıkarken çocuğa bakmak zorunda kalmaktan bıkabilir. Adam kadının gitgide gevşekleşen alışkanlıklarından bıkabilir ve bunun gibi. Kısacası eşlere sunulan evlilik ideali o kadar gerçek dışıdır ki bu kadar çok evliliğin boşanmayla sonuçlanmasına şaşmamak gerekir. Dahası kadın ve erkeğin kaynaklara ve yaşam şansına ulaşmaları arasında bu kadar fark olan bir toplumda evlilik içinde eşitlik gerçekleştirmek imkansızdır.
Patriarkal ideoloji tüm sosyoekonomik ve siyasi kurumlarımıza hatta kullandığımız dile girmiştir. Böylelikle insanları belli yolları izlemeye yüreklendirmekte, kandırmakta baskı yapmaktadır. Bunlar genellikle 'aile' çerçevesinde sunulur ve tanımlanır ve aile toplumumuzun siperi olarak görülür. Patriarkal ideolojinin baskısı kişisel olmayan ilişkilerimizde, evlilikte, bekarlıkta, aşkta ve nefrette, çocuk sahibi olmak ve ya olmamakta her alanda kendini gösterir. Kısacası sosyal davranışlarımızın çoğu 'aile' ideolojisiyle yoğrulmuştur ve bu ideolojiye göre değerlendirilir.
"uygunsuz cinsel potansiyel" :')
Viktorya dönemi, doktor ve bilim adamlarının cinsellik ideolojisinde yaratığı devrime tanık olmuştur. İlk kez kadınların cinsel haz ve istek duymadıkları ileri sürülmüştür. Bir çok doktor cinsel haz alma yetisinin erkeklere özgü olduğunu iddia etmiş ve kadınlar için tamamıyla uygunsuz olduğuna karar vermiştir. Kadınlarda cinsel uyarılma büyük bir tehlike olarak görülmekteydi ve doktorlar mastürbasyon yapan kadınların delirme veya nefromanyak (18. yüzyılın ortalarında ortaya çıkan bir terim) olma tehlikesiyle karşı karşıya olduklarını iddia etmekteydi. 19. yüzyılın sonlarında orta sınıf kadınlardaki uygunsuz cinsel potansiyeli ve özellikle mastürbasyonu önlemek amacıyla kadınları sünnet etmeye kadar varan uç örneklere rastlanmaktadır.
Çok mühim bir tespit
Çocuk sahibi olmak aynı zamanda statü kazandırır. Küçük yaştan beri kadınlığı annelikle özdeş görecek biçimde yetiştirilmiş kadınlar için anne olmak çok önemli bir statü değişikliğidir. Bu kadının "gerçek" bir kadın statüsüne yükselmesini sağlayan evlilikten bile önemlidir... Kadın artık hayatının "gerçek" amacına ulaşmıştır. Sara Matland şunları hatırlıyor: "Annemin sevgisini yeniden kazanmıştım. Bir çocuğum olacaktı. Bu onun için artık iyi bir kız ve iyi bir kadın olduğum anlamına geliyordu. 15 yaşımdan beri beni bu gözle görmemişti." Bir erkek karısı ya da kız arkadaşı doğum yaptığında bu tür bir statü değişimi yaşamaz. Erkekler için temel statü değişikliği emek ordusuna katılıp yaptıkları iş çerçevesinde "gerçek" erkek olarak tanımlanmaya başladıklarında gerçekleşir. Kadınların meslek sahibi olması ise tanımlanmalarını değiştirmez. Mesleklerini potansiyel eş ve anneler olarak sürdürürler. Çocukları varsa ücret karşılığı yaptıkları işler eş/anne görevlerinin yanında ikinci sınıf sayılır. Bu sebeple bir erkek çocuk sahibi olarak erkekliğini kanıtlayıp statü sahibi olmaz ama bir kadın için dünyaya "gerçek" bir kadın olduğunu göstermenin tek yolu çocuk doğurmaktır. Çocuksuz bir erkek statüsünü korur ama bir kadın çocuk sahibi olana kadar statü kazanamaz. Bir kadının sosyal statü kazanmasının tek yolunun annelik olduğunu savunan görüş patriarkal ideolojinin temel taşıdır ve günümüzde de eskisi kadar geçerlidir.
Sayfa 97 - Pencere YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Viktorya dönemi doktor ve bilim adamları erkek cinselliği ile ilgili de katı kurallar belirlemiştir. Erkeklerin istekleri doğal kabul edilmekle birlikle (kadınların aksine) yine de bu isteğin kontrol altında tutulması şart koşulmuştur. Mastürbasyon "irade zayıflığı", delilik, epilepsi ve homoseksüelliğe şebep olabilecek çok kötü bir eylem olarak görülürdü. Meni bir enerji kaynağı olduğu düşünülüyordu ve gereksiz kullanıldığı takdirde erkeğin çöküşüne sebep olacağına inanılıyordu.
Ev ve işin ayrılması küçük çocukları olan çalışan kadınlar için yeni sorunlar yarattı. Çoğu kendileri işteyken çocuklara bakma sorumluluğunu büyük kızlarına, komşulara ve diğer kadın akrabalara verdiler. Eskiden işlerin çoğu ev ve çevresinde gerçekleştirildiğinden 'iş' ile 'aile' arasında bir ayrım yapmak gerekmiyordu. Bundan sonra 'üretken' iş ile 'üretken olmayan' iş (ücretsiz ev işi) arasında yapay bir ayrım yaratıldı. Eskiden inek sağmak, dokumak, yemek pişirmek, tohum ekmek gibi işlerin hepsi aile ekonomisinin bir parçasıydı. Ve her biri diğeri kadar önemliydi. Bu işler günümüzde de yaşamsal öneme sahip olduğu halde ev işi ücretsiz diğer işler ücretli olduğundan 'üretken işlere’ yeni bir statü yüklendi ve 'üretken olmayan' işlerin önemi küçümsendi.
Küçük çocukların ebeveynlerine besledikleri sevginin hem kadın hem de erkeklere çok çekici geldiği ortadadır. Küçük ve bağımlı bir çocuğun beceriksiz sevgi gösterileri, yetişkin hayatında benzeri bulunmayan bir olaydır. Genellikle tek benzerlik insanların kendi çocukluklarından hatırladıkları aynı tür sevgidir. Ancak kadınlar hamilelik anından itibaren bebekle çok doğrudan bir ilişki içine girdiklerinden babaların hissedebildiğinden daha büyük bir yakınlık hissederler. Doğum ve hemen ardından gelen emzirme olayları yalnız kadınların anlayabileceği yoğun tecrübelerdir. Elbette bazı kadınların doğum tecrübeleri acı verici olmaktadır. Bazı kadınlar da çocuklarını emziremez ya da emzirmek istemez. Ancak yaşanılan acı verici bile olsa, çok yoğun ve yakın bir deneyimdir. Çocuk sahibi olmanın bu yönü erkeklere kapalıdır. Erkeklerin çocuklarına karşı sevgisi fiziksel olmayan başka yollardan gelişmek zorundadır. Babanın yeni doğan çocuğunu ve annesinin ona karşı sevgisini kıskanması çok görülen bir olaydır.
Kadın cinselliğinin erkeğinkinden çok farklı olduğu düşünülmüştür. Ademin Havva'nın cazibesine kapılarak günah işlemesi miti, günahkar şehvetli ve güvenilmez -kısacası erkeklerin tüm sorunlarının kaynağı- bir kadın sterotipinin oluşmasına neden olmuştur. Diğer yandan bakire hamilelik mitiyle de hamilelik mucizesinin bir erkek olan tanrının başarısı olduğunu vurgular. Meryem pasif ve aseksüel bir kadın figürüdür ve tanrının isteklerini yerine getiren bir araç olduğundan iyi kabul edilir. Başka türlü söylemek gerekirse din kadınları ancak cinselliklerini inkar edip sadece kocalarının 'cinsel ihtiyaçlarına' pasif biçimde cevap vererek anne oldukları zaman kabul etmektedir. Kadının bu iki farklı imajı Batı kültürü üzerindeki güçlü etkisini sürdürmektedir. Özellikle tecavüz ve kadının cinsel davranışlarına karşı genel tavırlarda belirleyici rol oynar.
Sayfa 46 - Ailenin Anlaşılmasında Patriarkanın Önemi
Yine de tüm aileler evli bir çifti içermez. Sık sık kız ve erkek kardeşler birarada yaşayarak evi ve toprakları birlikte yönetirdi. Bu dönemde birçok kadın ve erkek hiç evlenmezdi tek başına yaşamak neredeyse imkansız olmasına rağmen evlenmeden ekonomik olarak hayatta kalabilmenin yolları vardı. Orta çağda bekar kalmak günümüzdeki gibi patolojik bir kişilik bozukluğu olarak değil bir fazilet olarak görülürdü.
Sayfa 113 - Neden Kadınların İşi Hiç Bitmez?
129 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.